4 entry daha
  • bugün karantina vesilesiyle evde kalışım sonucu izleyebildiğim ve duygusallığının/anlattıklarının yanında, anlatmadıkları ve düşündürdükleriyle beni daha çok etkileyen belgeseldir. benden evvel film hakkında yorum yapmış olan yazarlar gerçekten genel içeriğini ve sorduğu soruları çok güzel anlatmışlar. tekrardan bunları ele almak istemiyorum. odaklanmak istediğim şey belgeselin bende uyandırdığı düşünceler.

    --- spoiler ---

    izlerken jened kampında yaşamış konuklardan birisinin ağzından çıkan bir cümle beni çok etkiledi. “var olduğunu bilmediğiniz bir şeyi elde etmek için çabalayamazsınız” diyordu kendisi ve engelli olanlar için de farklı bir yaşamın mümkün olduğuna dair fikirlerini ilk kez bu kampta edindiğini söylüyordu. gerçekten de dikkat çektiği nokta çok doğru, bir şey için çabalayabilmeniz, onun var olduğuna dair bir bilgi gerektirir. sözleri bana yalnızca engelli hakları hareketinin temelinde olan bir şeyi değil, tüm devrimleri tetikleyen temel düşünceyi fısıldıyormuş gibi geliyor. daha iyisi olabileceğine dair bir fikrin zihinlerde yeşermesi...
    bahsi geçen fikri ilk kez bu kampta tatmış belgesele konuşan kişiler. daha iyisi için çabalanabileceğini orada fark etmişler ve o günlerden sonra da çabalamayı hiç kesmemişler. bugün bize oldukça olağan gelen engelli kaldırımları, asansörleri, rampaları, otobüsleri vs... her şey bu kişilerin bu farkındalıklarının peşine takılmalarıyla hayatımıza girmiş. eğer böyle bir farkındalık hiç ortaya çıkmamış olsaydı bugün bizim için bir standart halini alan bu şeyler yine -çok gariptir- bizim için, belki de belgeselde de konuşan senatörler/kongre üyeleri/başkanlar gibi gereksiz masraftan fazlası olarak gözükmeyecekti gözümüze.

    --- spoiler ---

    buraya kadar belgeselin bana düşündürdükleriyle gelsem de buradan sonra düşüncelerimi dizginlemem pek mümkün olmadı açıkçası. normalin hangisi olduğuna dair algılarımız bu kadar çabuk ve kesin olarak değişebilirken acaba norm diye üzerine konuştuğumuz şeyler düşündüğümüz kadar kesinler mi? izlediğimize bakılırsa binlerce yıldır kapatılan, öldürülen, dışlanan, kendilerinden ilhamla korkunç hikaye karakterleri yaratılan engelliler bir anda (elbette görece olarak bir anda) haklı mücadeleleri sonucu en azından yasaların önünde “eşit vatandaş” olarak kabul görebiliyorken, acaba binlerce yıldır kör müydük yoksa şu an mı yanlış olan yapılıyor sorusu geliyor insanın aklına. bana kalırsa kördük ve birileri gözlerimizi açmamıza, hayata farklı bakmamıza yardımcı oldu. peki o zaman şu soruya nasıl cevap verilir: şu an hala kör olduğumuz şeyler olamaz mı? körü körüne bağlı olduğumuz kavramlar, tabu haline getirdiğimiz fikirlerimiz birer körlükten ibaret olamaz mı? birilerinin gözlerimizi açmasını bekliyoruz belki de insanlar olarak. fakat görmemeye o kadar alışmışız ki bunun aksi bir durumdan delicesine korkuyoruz.
    benim belgeselden çıkarttığım sonuç engelli haklarının önemi, zor kazanılışı vesaire olmadı anlattığım şeylerden de anlaşılacağı kadarıyla. hayata dair farklı bir bakışın her zaman mümkün olduğu ve “acaba gözlerimi kapatıyor muyum?” diye sorarak yaşamanın gözlerini kapatmış bekleyen birisi olarak yaşamaktan daha erdemli olduğu sonucuydu. buraya kadar okuma zahmetine katlanan insan var mıdır bilmiyorum fakat eğer birileri çıktı ve okuduysa bence vaktiniz varsa izleyin derim belgeseli. mutlu günler diliyorum :)
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap