86 entry daha
  • dream theater biraz önyargılı olduğum bir gruptu. grubun üyelerinin sevdiği grupları( progressive rock ve metal grupları, grunge, death ve heavy metal, ne ararsan var, çok geniş bir ''background'' üzerine kurulu bir grup) sevdiğimden, kendilerine de saygım vardı ve dinlemeye çalışıyordum, ancak kendilerinde duygusal bir derinlik bulamıyordum. 10 saniyede 69 nota basıp da dinleyiciyi etkileyen müzisyenler de mevcut. yani enstrüman üzerindeki yeteneğin göze sokulması öyle çok koymaz bana, alex lifeson'ın la villa strangiato'daki girişi mesela. o da 69 nota basıyor, ama hissediyorsun. sevdikleri grupların sevdikleri müzikal yanlarından bir şeyler alıp kolaj yapmışlar gibi geliyordu, yaptıkları müzikler doğal gelmiyordu. geçenlerde dedim ki, ilk albümden itibaren dinlemeye başlayayım, işimiz gücümüz yok zaten. images and words'ü tamamen dinledikten sonra anladım ki, benim bildiğim dream theater'dan başka bir dt varmış. sonrasında da awake'i dinledim ve onu da beğendim. bu 2 albümü dinleyip, sonraki yaptıkları işlerle karşılaştırınca anladığım şey şu oldu, kevin moore, bu grup için acayip derecede önemli biriymiş. o duygusal bağı, kevin moore'dan sonraki albümlerde kuramıyorum. ha ben bunu niye james labrie başlığına yazdım, ona geliyoruz. yukarıda yazan arkadaşlar gibi, ben de james labrie'nin bu 2 albümden sonraki, daha doğrusu gıda zehirlenmesi sonucu ses tellerinin hasar alması sonrası olan canlı performanslarını ve albümlerini dinlediğim için kendisinin sesini beğenmiyordum. bu 2 albümü ve live in japan'i (live in tokyo diye de geçiyor olabilir) izledikten sonra, bu adamın zamanında ne kadar güçlü bir vokalist olduğunu anladım. bu ilk 2 albümdeki james labrie performansı, iddaa ediyorum tarihin en iyi ilk 5 vokal performansına girer. zaten bu farklı zamanlardaki konserleri ve albümleri izleyip dinleyince, adamın özgüveninin, hareketlerinin bile değiştiğini görüyorsunuz. hani diyorlar ya bu grubun vokalisti bu mu diye, adam zamanında dt müzisyenlerinin çok üstünde bir performans veriyormuş. inanmayan başlığın ilk entry'sine baksın. dt'nin live in japan'ini izledikten sonra, aklımda direkt deep purple ve ian gillan geldi. onların da live in japan albümü çok ünlüdür. hem tip, hem ses gücü ve vokal tarzı olarak ikisi de benziyor. ikisi de sonradan sesini kaybedip, makara konusu olmuş. ian gillan'ın da böyle bir sağlık sorunu var mıydı, yaşlılıktan mı, kendisine bakmasından mı bilmem, ama şundan eminim. yukarıda james labrie ile dalga geçenlerin, kevin moore'lu dönemdeki ve sağlık sorunları olmayan, özgüvenini kaybetmemiş james labrie'yi dinlemediklerinden eminim. aşağıya o zamanlardan en sevdiğim birkaç canlı performansıyla, dt'nin ilk 2 albümünü koyuyorum.

    https://www.youtube.com/…fbk3e&ab_channel=dtforever
    https://www.youtube.com/…1ztktsdi&ab_channel=jamesf
    https://www.youtube.com/…zvv8&ab_channel=yeolderock
    https://www.youtube.com/…&ab_channel=moisesesquivel
    https://www.youtube.com/…niwy-ftk&ab_channel=felipe
    https://www.youtube.com/…3&ab_channel=bhaimovich123
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap