6 entry daha
  • heidegger'i felsefenin bütün anlamını varlık nedir'e, yani varlıkbilime indirgediği için eleştiren levinas, saf yokluk (oluşum içerisindeki yani dönüşüm içerisindeki, aristotelesçi ve hegel'ci anlamdaki dönüşen yoklukla ya da varlık ile bir olan yokluk ile değil de, akılcı bir umutla akıldışına açılan bir boyuttaki umutla, zamanda kendisine yer olmayan başka bir zamansallık kökeninde varolan bir umutla yan yana duran saf yoklukla, ölümden sonraki zamanın zamansızlığıyla ilişkili hiçlikle) kipini ölüme-doğru-olmanın karşısına koyar ve saf yokluğun heidegger'in ölüm ve zamanla ilişki içerisinde çözümlediği ve varoluşun kökenine işleyen kaygı içerisindeyken bile ulaşılabilir olmadığını ve varlık'tan daha öte boyutlara gereksindiğini söyler.

    bütün anlamı varlık'ın doluluğuna ve onun çobanı olmaya yükleyen heidegger, levinas'ın gözünde felsefe tarihinin olası bir yorumundan daha ötesini yapmış görünmez. ve heidegger'in varlığın içselliği ve ölümlülüğü içerisinden özne'ten türettiği ölüme doğru olmayı ve zamanda durmayı levinas, başkalarının ölümünden ve onların yükünü taşıyan arkada kalandan türetmeye çalışmaktadır. (burada doğrudan bir etik boyut açılır) ötekinin ölümü karşısında insana kalan anlam nedir ve burada zaman olmayan zamanda geleceğe atılmaktan başka bir yol var mıdır? daha önemlisi "varlık nedir" bu iki sorunun bütün anlamını ve ufkunu tüketebilir mi? heidegger bu son soruya evet diyebilecekken, levinas buna şiddetle karşı çıkar ve varlıkbilimin kapsayıcı olmadığı alanları keşfetmeye dalar. bu noktada ölüm ve zaman'da levinas heidegger'e karşı kant'ı öne sürmektedir... bu önesürüşün içeriğini de sonramıza bırakalım...
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap