108 entry daha
  • günaydın pazar mübarekleri. baktım ki, düşünürken artık duvarlara konuşmalar, sesli düşünmeler başladı. yazmanın vakti geldi dedim.

    belki bu şekilde düşünerek beynim hatalı bir atıf yapıyor olabilir fakat evrimsel psikolojiyi bilgileri sistematik bir şekilde ortaya koyan mesnetli bir rehbere benzettiğimden kendisine sempatim var. bu yüzden doğruluğu ya da yanlışlığı ölçülebilir olmayan bu dala nötr durmaktansa; onu kucaklamaya daha yatkınım.

    evrimsel psikoloji, insan beynini çok basic şekilde üç bölgeye ayırır. sürüngen beyin, limbik sistem ve korteks.

    evrimsel psikolojiye göre insan beyni.

    korteks, tüm memelilerde olsa da, en gelişmiş hali insanda bulunur. deneyimler, tercübeler bölümüdür. mantıklı ve rasyonel bir karar veriyorsanız direksiyonun kortekste olduğunu varsayabilirsiniz. limbik sistem ise kısaca duyguların merkezidir. limbik sistemde koku ve hafıza bölümleri birbirine çok yakındır. bu yüzden bazı kokular, üzerinden yıllar geçmesine rağmen bazı anıları fotoğraf karesi gibi gözünüzün önüne getirebilir. limbik sisteminiz direksiyonda ise duygusal kararlar vermeye daha yatkınsınızdır. beynin limbik sisteme direksiyon vermeye daha fazla eğilimi vardır. çünkü beyin enerji tasarrufu yapmayı, gerekmiyorsa hayvan kadar kimyasal salgılamayı pek sevmez. az enerjiyle hayatta kalmamızı ister. korteksle düşünmek demek, pek çok parametreyi bir araya getirmeyi, bunları bazen elemeyi, bazen bunların üzerine dahasını inşaa etmeyi gerektirir. dolayısıyla bir karar verirken enerji harcamaktan kaçınmaya çalışan beyin için ilk tercih edilen beyin bölümü korteks değildir. çünkü adamı yorar. beyin genelde direksiyonun limbik sistemde olmasını tercih eder. çünkü duygusal kararlar büyük enerji kayıplarına yol açmaz. iki haber sunucusundan biri a kanalında, biri b kanalında haber sunsunlar. bu ikisinden hangisinin daha doğru bilgi verdiğine yönelik bir karşılaştırma yapmaya zaman harcamaktansa, seçiminizi daha yakışıklı ve albenisi olan ya da ses tonu size daha okşayıcı gelen bir sunucuyu seçmeye eğilim gösterirsiniz. beyin hangisinin doğru haberi verdiğiyle ilgili düşünmek ve bununla uğraşmak istemez. enerji harcamaktansa sizi enerji harcamayacağınız duygusal bir karar vermeye sürükler.

    evrimsel psikoloji de sadece korteksle düşünüp bunu kabul ediyorum veya reddediyorum diyebileceğiniz ölçülebilir alan değil. birkaç yazar adrese teslim analiz yapmışlar. evrimsel psikolojiye yaklaşımlarınız, siz ne kadar bilimsel bir yazı yazdığınızı düşünüyor olursanız olun, direksiyonunuzu limbik sisteme verdiğinizi gösteriyor. evrimsel psikolojinin açıkladığı şeyler, matematik gibi bir hakikate dayanmıyor ki, kendisiyle ilgili korteksle karar verebilesiniz. korteksle karar veremeyince hemen devreye limbik sistem giriyor. çünkü beyin kısa yol arıyor. red pill tayfasına antipati beslemeyen hatta pozitif duygular besleyen bir kişi için evrimsel psikoloji kabul edilebilir. korteksle bulamadı çözümü ama beyin kısa yolla işi çözdü. sevdiğin bir grubun bir düşünceyi desteklemesi kısa yol çözümü için gayet anlaşılabilir. aynısı tam tersi için de geçerli. sevmediğin bir grubun bir düşünceyi desteklemesi, o düşünceyi tamamen safsata ve değersiz olarak görmek için kafi. hapçıların karşısında duran hatrı sayılır bir kitle var. hapçı olarak evrimsel psikolojiyi savunmanız, size antipati besleyen kitle için, evrimsel psikolojiye gıcık olmanın en kısa ve enerji harcanmamış yolu. bu da anlaşılabilir. dolayısıyla kimse kimseyi üzmesin burada.

    evrimsel psikolojiyi, sadece alfa erkeğe indirgemek de ne bileyim. korteks ve limbiği bırak, şunu sürüngen beyin bile yapmaz.

    güneşi seven ve güneşe ihtiyaç duyan ataların genlerini taşıyoruz. açlıktan ölmemek için bir elma ağacı bulmak üzere gün ışığıyla uyanıp mağaradan yola çıkan; gün içinde güneşin ışığından hem fiziksel hem mental olarak alabildiğine yararlanan adamların torunlarıyız. onların genlerini taşıyoruz. bizler de, gün ışığına ihtiyaç duyacak şekilde evrildik. kaç yüzbin yıldır güneşle insan vücudu arasında güçlü bir bağ ve bu ikisi arasında çok uzun yıllar boyunca da bozulmayacak bir protokol var. güneşle işbirliği yapan insanların genine sahipsin. senin de torun olarak güneşle işirliği yapman lazım. yapmazsan o gen canına okur. enlemi yüksek ülkelerde güneşin az görünmesine bağlı olarak depresyon, stres gibi mental sıkıntılar gözlemlenmesi şaşırılıcak şeyler değil.

    hayatında hiç yılanla karşılaşmayan insanların yılandan kaçtığı; yılan deseni gösterildiğinde bile sinirsel aktivite yaşadıkları tespit edilmiş. yılan örneği evrimsel psikoloji açısından müthiş bir örnektir. yılandan korkan, yılana yaklaşmaktan imtina edip hayatta kalmayı başarmış ataların torunlarıyız. yılandan korkanların genlerini aldık. korkmayanlar yılanlar tarafından öldürüldüklerinden genlerini aktaramadılar.

    evrimsel psikoloji bunun gibi birçok şeyi nefis temellendiriyor. iki üç aydır twitterda takip ettiğim bir sayfa var. ben bu hazineyi keşfettiğimde çok takipçisi yoktu. şimdi hızla büyümeye başladı. stalklayarak hesabın arkasındaki kişiyi buldum. iletişime geçtim, adamla tanıştım. kitap yazmış. şu an kitabını okuyorum. blogu var muhteşem yazılar yazıyor. aşağıda bazı yazılarını paylaşmak istiyorum. balık veren hesap değil, balık tutmayı öğreten. önerdiği kitapları okursanız müthiş ufkunuz genişler.

    keyifleri bölmek neden depresyonu önler?
    uyu artık capslarındaki kızın hatası neydi? aşırı iyi yazı.
    aşkın evrim nedeni
    bir kadına oksitosin düşüşü yaşatmak; bir ilişkiye başlamayı imkansız hale getirecek en kısa yoldur.
    zeka nerededir zeki olmak neden dezavantajdir?
    akıl
    arkadaş dışarıdaki korteksinizdir

    nacizane fikrim, evrimsel psikoloji alanı insan davranışlarını açıklayan, kendinde saygı uyandırmayı başarmış ve mesneti olan rehberlerden biri. insan davranışlarını açıklamak için tek kaynak olarak kendisine tapmak da doğru değil. geçenlerde iki kişinin psikoloji üzerine 4-5 dakikalık podcastler yayınladığı bir instagram sayfası önerildi. dokunmayı sevmekle ile ilgili bölümü dinledim. "bullshitle ilgili örnek ver" de, direkt o konuşmaları atarım. bu tür şeyleri gördükçe, bu tür soruların cevaplarını evrimsel psikolojide arıyorum. çünkü bu alanın bir mesneti var. altında bir felsefe var. güçlü dayanakları var. dokunmayı sevmek, evrimsel psikolojide en genel haliyle sizi oksitosine götürür. cevabın oksitosinde yani bir kimyasalda olması, kadın ataların bu kimyasalla olan işbirlikleri gibi açıklamalar geçmişten bugüne kadar yaşamış milyarlarca kadının davranış motivasyonuna ışık tutuyor. hem de oldukça akla yatar bir şekilde.

    heybeye tespit yapıyorsanız bu sizi ileriye taşımaz. ama dayanaklı tespitleri olan bir rehberle gelişmeye başlarsınız. evrimsel psikolojiyi dikkate alınacak rehberlerden biri olarak görüp bu bilgilerle hayatıma neler katarım diye düşünmek lazım.

    evrimsel psikoloji, atalarımıza bakarak yüzbinlerce yıldır mutluluğun sürekliliğinin olmadığını, doğada hedonik adaptasyonun olduğunu, iç huzurun kimyasalların dengeli salgılanmasında yattığını söylemektedir.

    mutluluğun yönü insan beyni için oldukça dikkate alınan bir konudur. dolayısıyla kolaylıkla manipule edilebilir. ilk grafik, üç sınavdan sırasıyla 100-100-80 puan alan bir öğrencinin sınavı; ikinci grafik üç sınavdan sırasıyla 40-40-70 puan alan başka bir öğrencinin sınavı olsun.

    mutluluk eğimi

    ilk grafikte notlar yüksek olsa da birinci öğrenci mutsuzluk; ikinci grafikte notlar düşük olsa da ikinci öğrenci mutluluk yaşamıştır. bunun nedeni ilk öğrencinin son sınavda puanını düşürmesi; ikinci öğrencinin ise son sınavda puanını yükseltmesidir. beyin için varılan son nokta değil; aralarındaki pozitif ya da negatif değişim önemlidir. yani okun hangi yöne gittiği önemlidir.

    çok ciddi bir insan espri yaptığında okun yukarıya doğru eğimi büyük olacağından bu insana çok daha fazla gülersiniz. mesafeli duran bir insan çok küçük bir adım attığında, onun bu davranışını çok daha büyük bir jest olarak algılarsınız.

    oksitosin, serotonin, dopamin ve endorfini gündelik hayatta eşit miktarlarda salgılatmaya özen göstermek lazım. bunlardan herhangi birinin düşük oluşu ya da hepsinin birden bir anda yükselip mutluluk eşiğini yukarılara taşıması gibi insanı ileride mutsuzluğa götürecek olayların sonu depresyonla biter. 0 ile 100 arası bir sayı doğrusu düşünün. mutluluk eşiğiniz 50 olsun. gün içinde çok ekstrem bir durum olmadıysa 55-60'lara çıkıyor ya da 40-45'lere iniyorsunuz. mesaiye kalmanız gerektiğini öğrenmeniz, karşı cinsin samimi bir iltifatı, arkadaşlarla yarım saat sohbet etmek, çimlere uzanmak, yolda giderken trafik kazasına şahit olmak gibi olaylar gün içinde modunuzu belirliyor. çok ani iniş ve çıkışlar olmadığından sizi depresyona götürecek bir durumla karşı karşıya kalmıyorsunuz. fakat aşık olma gibi vücudun yukarıda bahsettiğim 4 kimyasalı birden kesintisiz olarak salgılamaya başladığı bir durumda, beyin mutluluk eşiğinizi 50'den 70'e çıkartabiliyor. önceden 50'nin üstündeki durumlar sizi mutlu etmek için yeterliyken, artık 50 ve 70 arasında sizi önceden mutlu eden olaylardan bile mutlu olmuyorsunuz.

    mutluluk eğimi 2

    aşık olduğunuz kişinin size en ufak bir olumsuz davranışını negatif yönde değişim yani alt yöne giden ok olarak algılıyor ve artık hayattan keyif almamaya başlıyorsunuz. bu, ta ki beyin sizi depresyona sokana kadar sürüyor. depresyon, beynin bu gidişattan rahatsız olup artık insanın hiçbir şey yapmasını istemeyecek duruma getirmesine deniyor. beyin diyor ki, "sakin ol, şu an hiçbir şey yapma. önceden küçük küçük yükseliş ve düşüşler yaşardın. o zaman daha huzurluydun. bunun önemini tekrar anlaman lazım. şu an ödül mekanizmanı askıya alıyorum. bu süreçte bir şeyleri yeniden inşaa etmen için sana zaman tanıyorum. her şeyi yeniden gözden geçir." siz bu süreçte önce hareketlerinizi durdurup günlerinizi bir müddet eylemsizlikle geçiriyorsunuz. daha sonra önceden keyif alınan küçük şeyleri yeniden hayatınıza sokup yeni bir hayat başlatıyorsunuz. eşik değerinize ayar çekiyorsunuz.

    beynin falsolarından biri de, bir insana bağımlı hale gelmenin oldukça kolay olmasıdır. önce yüksek ilgi verip daha sonra geri çekilmek yüzbinlerce yıldır oldukça işe yarar bir taktiktir. büyük yükseliş, ardından büyük düşüş getirir. beyin düşüşten sonra ilk yükseldiği yere tekrar yükselmek ister. çünkü yükseldiği yerde mutlu olmuştur. bu mutluluğu kendisine yaşatan kişiden tekrar o mutluluğu yaşatmasını ister. bu süreçte mutluluğu yaşatan kişinin peşinden koşulmaya ve peşinden koşma sürecinde zamanla o kişiye bağımlı hale gelinmeye başlanır. neyden yoksun olduğunuza çok dikkat etmekte bu yüzden fayda var. bunları başkaları tespit etmeden siz tespit edin ki manipülasyonlara uğramayın.

    mutluluk kimyasallarınızı tek bir kaynaktan almayın. bir insana, mutluluk kimyasallarınızın tek kaynağı misyonunu yüklemeyin. kaynaklarınızı çeşitlendirin.

    oksitosin güvenden, sarılmaktan, dokunmaktan elde edilir. çok büyük kara sevdaya da düşseniz, tek kaynak olarak bir kişinin yeterli olacağına da inansanız, kendinize bir iyilik yapın ve arkadaş çevrenize sırtınızı dönmeyin. insanlarla derinden etkileşim oldukça önemlidir. "sosyal şifa" denilen bir kavram vardır. başkaları, sizin sağlıklı olmanızda oldukça etkilidir. insanların bize iyi gelmesi, onlarla birlikte vakit geçirmekten keyif alınması oksitosin sayesindedir. oksitosin güven duyulan insanların yanında yükselir ve sizi şunu der, "birilerinin yanında olman iyi. çünkü böyle daha güvendesin. sürüde kal. bu sayede doğada yalnız kalıp ölmeyeceksin." oksitosinin kadın için önemi çok büyüktür. bağlılık kimyasalıdır. aşk iksiri bile denir kendisine. kim için salgılandığına oldukça dikkat edilmelidir. özellikle kadınların bu kimyasalın ucunu bucağını çok iyi öğrenmesi gerekmektedir. bu kimyasal bir erkek için salgılandıktan, yani güven inşaa edildikten sonra güven kaybı yaşanması genlerin tehlikeye girdiğine işaret eden büyük bir yıkımdır. bu bilinç düzeyinde mutsuzluk, depresyon olarak kendini gösterir. kadınların salgıladıkları oksitosini yönetmeyi öğrenmesi lazım. kıymetli kimyasaldır. hak eden için salgılanmalıdır. erkekler eş seçimlerinde kendileri için oksitosin salgılayan kadınlara öncelik verebilirler. bu kimyasalın kadının sadakatinde etkisi oldukça fazladır. kadına oksitosin düşüşü yaşatmak bir ilişkiyi bitirmenin, kadını kendinden uzaklaştırmanın en güzel yoludur. ne yapsam da kadının beni terk etmesini sağlasam diyorsanız, güvenilir olmaktan çıkmanız, kadının kafasında size olan güveniyle ilgili artık olumsuz düşünceler oluşturmanız kafi. güvensiz ortam kadına oksitosin düşüşünü dibine kadar yaşatacaktır. kadın atalarımız için çocuğuna sırtını dönmeyecek ve çocuğunun bakımını üstlenmekten gocunmayacak, güvenli ortam sağlayan erkekler oldukça iyi bir eş figürüydü. erkekte güvene önem veren kadınlar, güven veren erkeklerle çiftleştiler. bu sayede çocuklarının yaşama şanslarını artırdılar. annesinin güvenilir eş seçimini gören ve buna uygun gen taşıyan çocuklar da kendi çocuklarına bunu aşıladılar. bu tür kadınların hayatta kalma şansı daha çok olduğundan günümüze, öncelikli olarak bu tür kadınların ve çocuklarının genleri ulaştı. onlar bizlere, eş seçiminde önceliği güvenilir erkeklere tanıma içgüdüsü verdiler. hala bu içgüdülere göre erkek seçmeye devam ediyoruz.

    dopamin ödül ile ilişki kuran kimyasaldır. dopamin bir şey aramamızı sağlar. karnımız acıktığında ne yiyeceğimizi düşünürüz. bir yemek bulana kadar da arayıştan vazgeçmeyiz. arayıştan vazgeçmememizin sebebi arama sürecinde dopaminin salgılanmasıdır. atalarımız bir meyve ağacı, hayatta kalmalarını sağlayacak bir besin bulana kadara arayışlarına devam ettiler. dopamin uzun yürüyüşler sırasında bir şey bulana kadar durmamayı sağlıyordu. dopamin aynı zamanda başarmakla ve odaklanma ile ilgilidir. dikkati keskinleştirir ve yoğunlaştır. insan; sonucu uzun zaman içinde alınacak büyük işlere, adım adım ilerlemek koşuluyla dopamin sayesinde ulaşır. odaklanmayı sağlayan işlerinizi hayatınızdan çıkarmayın. hatta eklemeler yapın. başarılı olacağınızı düşündüğünüz alanlar yaratın kendinize. hayatınızdaki karşı cinse güçlü duygular beslediğinizde beyin onu, ulaşılması gereken bir ödül olarak algılar. o size göre bir ödül olduğundan ona ulaşmak için dopamin salgılamaya başlarsınız. o kaçtıkça, siz kimyasal salgılamaya devam ederseniz. ödüle ulaşana kadar kimyasal salgısı durmadığından zamanla dopamine hatta dopamin sağlayıcısı o kişiye bağımlı olmaya başlarsınız. hayatınızdaki tek ödülün o olduğunu düşünerek tüm dopamin ihtiyacınızı bir kişiden sağlamaya kalkmayın. ödül mekanizmasını bölün. hepsini bir kaynaktan temin etmeyin. dopamin, bilgisayar oyunu oynarken de salgılanır. kumar oynarken de. maç izlerken de. oyunda level atlamanız, level içinde altın, para gibi madenler toplamanız dopamin sağlar. ödül kazanma dürtünüzü doyurur. fakat burada salgılanan dopamin gerçek, ancak elde edilen başarı yalandır.

    endorfin geçici olarak fizikel acıyı engeller. ceylan, aslanlar tarafından yenirken acı duymaz, paramparça bile olsa fırsatını bulduğunda kaçmaya devam eder. çatışmada kurşun yese bile güvenli yere ulaşana kadar yürüyebilen askerlerin durumu ya da trafik kazası geçirildiğinde ağır yaralanma yaşanmış olsa bile ağrı hissetmemek bu kimyasalla ilgilidir. ağrı yararlıdır ama hayatı kaybetmeye neden olacaksa beyin ağrıyı engeller. fiziksel acı yaşanırsa endorfin salgılanır. bazen acı ve ağrının mutlu ettiği görülür. ağır antrenmanların ve spor salonlarının bağımlılık yapmasının sebebi budur. endorfin fiziksel çabanın ve sınırı aşmanın ardından salgılanır ve bu ortamda yaşanan haz sonrasında çekilen ağrıya değmeye başlar. aynı miktarda hazzı yaşamak için daha çok çaba gerekir. çaba arttıkça daha yüksek haz, daha yüksek haz için daha çok çaba gerekir. kendi kendini ilerleten bu sistemde ağırlık kaldırmak yıllarca sürebilir. endorfini yükseltmenin bir yolu da mizahtır. yani gülmektir. esprili videolar, filmler izlenebilir. eğlenceli insanlarla arkadaşlık edilebilir. hayatı ciddiye almayan insanların gündelik hayattaki tepkileri gözlemlenip bunlar başka hayatlara entegre edilebilir.

    serotonin saygınlık ihtiyacıdır. önemli olma hissidir. toplumdan onay olmak ve kabul görmek isteğidir. dahil olduğunuz bir topluluğun sizinle yemeğini paylaşmaması, topluluk içinde dışlanmak, kabul görmemek genlerinizi tehlikeye atar. toplumda statünüz yoksa genleriniz pek tercih edilmez. yemeğin bile paylaşılmadığı bir kişiden çocuk sahibi olmayı kimse istemez. bu kimyasalın sözünü dinleyenler günümüzde iyi işler bulmaya, kaliteli kol saati takmaya çaba gösteriyor ki yemeğin paylaşıldığı adamlar olduklarını vurgulayabilsinler. akp'ye hiç oy vermemiş olsanız bile, partiyi günahınız kadar sevmemiş olsanız bile, akp'li bir bakanın, üst düzey bürokratlarının yanında bulunmanız dahi serotonin salgılamanıza neden olur. benim çok fakir arkadaşım var demezseniz. genellikle, benim çok zengin arkadaşım var dersiniz. serotonin ünlü, toplumda makamı üst kabul edilen kişilerin yanında yöresinde bulunurken de salgılanır. bu sizin itibarınızı yükseltir. yersen. bu şekilde salgılanan serotoninin size katkısı yoktur. boş beleş muhabbettir. hakikisinden istiyorsanız güneşe çıkın. beklentilerinizi çok yükseklerde tutmayın. küçük hazlardan mutlu olmaya çalışın.

    bu kimyasallardan birinin bile aşırı düşüklüğü, kişiyi manipulasyona açık hale getirir. o kimyasalı yükseltmek kişinin en büyük zaafına dönüşür. dolayısıyla bunların üzerinde düşünmek, eksiklikleri tespit etmekte fayda vardır. kimyasal artışı doğru kaynaklardan doğru şekilde yapılırsa özgüven artışında büyük bir etkisi olacaktır.

    doğada bedavaya kimyasal yoktur. iyi duygular bizi hayatta kalmak için yapmamız gerekenlere yönlendirir. varlıklarının gerçek sebebi budur.

    görüşmek üzere. beni sakın unutmayın.
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap