2407 entry daha
  • ortaokuldan beri tanıdığım, yıllarca yediğimiz, içtiğimizin ayrı olmadığı bir arkadaşım var. ortaokul, lise ve üniversitede hep birlikteydik. çok büyük yokluk içinde büyüdü. bir yıl boyunca aynı kıyafeti giydiğini bilirim. ayakkabıları yırtık olurdu. dış görünüş olarak çirkin diye nitelendirilen bir arkadaştı. üstüne bir de kekemeydi. çok zor hayatı vardı. ailesi de yokluk içinde, elleri nasır tutmuş köylülerdi. evlerini, ailesini görseniz gözleriniz dolar.,

    özgüveni ve benlik saygısı çok düşüktü. restoranda yemek söylemeye, otobüste bir kızın yanına oturmaya korkardı. restoranda çatalını yere düşürdüğü için yerin dibine girdiğini hatırlıyorum. onu açmak için birlikteyken çok saçma sapan şeyler yapardım. sokakta bağırarak dans ederdim. otobüste gidip tanımadığım bir kızla konuşmaya başlardım. restoranda garsonu sürekli çağırıp bir şeyler isterdim. o isteyemezdi çünkü. ona hep şunu söylerdim: muhtemelen bu insanlar seni bir daha görmeyecek, seni de tanımıyorlar. o yüzden rahat ol. belki yöntemlerim tartışılabilir ama uğraşıyordum en azından.

    neyse, bu arkadaşım azimle çalıştı. türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde genetik mühendisliği bölümünü bursla okudu. çok yüksek ortalamayla mezun oldu. ardından da bursla yurtdışına yüksek lisans için gitti. doktora için üniversite zorladı, maaşa bağladı onu. doktorasını da yaptı.

    üniversite okurken bir arkadaşı vardı. sevgili değil, normal arkadaş. tanırdım, haberdardım. bu çocuk yurtdışına gidince, iyi paralar kazanmaya başlayınca bu kız buna yürümeye başladı. çocuk da sevdi, evlendiler.

    bir süre normaldi her şey. sonra kız çocuğu aşağılamaya başladı. kekemeliğiyle, dış görünüşüyle ilgili dalga geçmeler, ailesine çemkirmeler. ezip geçiyordu çocuğu. elbette tek taraflı dinlemedim. kızın da haklı olduğu konular vardı ama bu, çocuğu ailesinden, dış görünüşünden, kekemelesinden dolayı aşağılayabileceği anlamına gelmemeliydi.

    neyse, uzatmayayım. bunların çocuğu oldu ve bir süre sonra boşanmaya karar verdiler. işte zurnanın zırt dediği yer burası. kadının daha önce türkiye'de aldığı ve evlendiğinde kredi ödemesine devam ettiği ev vardı. çocuk evlendiklerinde bu borcu ödedi. kendilerine ev aldılar. maddi durumları iyi bir şekilde yaşayıp gidiyorlardı.

    kadın buna, yurtdışındaki evi bana ver bu iş huzur içinde çözülsün demiş. bu gariban da tamam demiş. sonra bana anlattı olayı. vazgeçirdim, sakın verme. neden verecekmişsin dedim. vermedi.

    kadın çirkefleşmeye başladı. gidip polise darp şikayetinde bulundu. batıda bu konuları ne kadar ciddiye aldıklarını bilirsiniz. ant içmişti, çocuğun hayatını karartacaktı. iş yerine gidip arkadaşlarının yanında onu rezil etmeler mi dersin, evin içinde küfürler, hakaretler mi dersin. bu çocuğa, kendimden daha çok güvenirim. asla el kaldıracak biri değil. garibanın önde gideni. kafasına vur, ekmeğini al tarzında birisi.

    çok çirkeflikler yaptı çocuğa. hayatını çok zorlaştırdı. sonuç itibariyle mahkeme türkiye'deki eve yapılan ödemeleri ve oradaki evi de dikkate aldığında kızın çocuğa ödeme yapması gerektiğine hükmetti. kız tüydü hemen türkiye'ye. avukat parasını da bizimkine geçirerek tüydü.

    çocuğunu göstermemeye başladı. gidip polise fetöcü diye ihbar etti. ki türkiye'ye gelip çocuğunu göremesin. cezalandırıyordu aklınca. sonuç olarak çocuk aklandı darp olayından, kuruş para da vermedi. ama çok zor süreçlerden geçti.

    tabii sonradan öğreniyoruz ki kızın ailesi ve yakınları bu işi meslek haline getirmiş. evlen, çocuk yap, boşan. sonra nafakayla keyif sür.
    bu çocuğa bunları yapan birisi iflah olmaz. o kadar temiz ve gariban bir çocuk. umarım herkes iyilerle karşılaşır.

    şimdi o arkadaşım, güzeller güzeli, nahif ve merhametli bir kızla evlendi. dünyalar kadar mutluyum onun için. herkesten çok haketti bunu. sevincin sevincim, kederin kederimdir güzel dostum. yolun açık olsun.
1916 entry daha
hesabın var mı? giriş yap