14 entry daha
  • 2000'lerin başından beri çekilmiş hiçbir aksiyon numarasında bu denli hararetli bir kovalamaca sahnesi izlememiş seyirciyi tam da can evinden vuran başyapıt, kaliforniyadaki kırmızı köprünün patlamasıyla başlıyor. daha filmin ilk anında bütün karakterlerin ölmesi ise apayrı bir gizem yaratıyor, yönetmenin o noktadan sonra hikayeyi oyuncusuz ilerletmesi ise inanılmaz bir başarı öyküsü. tüm bunlar olurken, baş kahramanımız, problemli evliliğini kurtarayım derken istemeden karısının ölümüne sebep olunca iç dünyasında yaşadığı yıkım da tarif edilemez boyutlara ulaşıyor, tüm bunların üzerine bir de teşkilattaki görevinden kızağa çekilmesi eklenince, artık kaybedeceği hiçbir şey kalmadığının bilincinde olduğu halde tüm gücüyle çetenin üzerine gidiyor. bu beklenmedik gelişme kuzeyde karların altında uyuyan tehlikeli ve amorf yaratığın uyanmasına ve şehrin yeraltı şebeke hattını tehlikeye atmasıyla devam ediyor, bu noktadan sonra yaşananlar tüm korku klişelerini alaşağı edilmesi demek. yaratık tehlikesi ordunun da işbirliğiyle bastırılınca, herkes derin bir nefes alıyor. tam, "işler daha iyiye gidiyor" kanısı yayılmaya başlamışken bu sefer japonlar saldırıyor birleşik devletlere. sonuç: yıkım. tam 12 milyon kişi hayatını kaybediyor. amerikan başkanının bu olaya tepki olarak tüm birimleri kapatıp ülkeyi kaosun ve büyük bir nükleer savaşın eşiğine getirmesi ise başkarakter için bardağı taşıran damla oluyor. işte filmin en komik sahnesini tam da burada izliyoruz: bir çocuk gelip kahramanımıza tadelle veriyor. tadelle'nin tarihinin geçmiş olması ve çocuğun ayağındaki yırtık ayakkabılar ise daha büyük bir trajedinin işaretçisi, çünkü çocuk varoşlarda yaşayan ve kumla beslenen yeni nesil bir insan soyunun son üyesi. neyse, konuyu daha fazla anlatıp filmden alacağınız zevki kaçırmak istemem. imkanı olan herkesin kesinlikle izlemesi gereken bu film, aynı zamanda japon sinemasında 20'li yıllarda çok revaçta olan erken saç dökülmesi temasına da şık bir selam niteliğinde.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap