65 entry daha
  • "sayın başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde ve çeşitli platformlarda tuzla’daki ölümle sonuçlanan iş kazaları denilen seri cinayetlerle ilgili çeşitli görüşler ortaya konuldu fakat bildiğiniz gibi sonuç alınamadı. “hata yapmak insani, tekrarlamak şeytanidir.” denilir. kamuoyu vicdanını yaralayan bu skandallar serisi, bilinmelidir ki ferdî değil yapısal bir sorundur.

    sayın başbakan gemi inşa sektöründeki büyümeden bahsederken, bilmiyorum bu halı altına atılan, kan parasıyla örtbas edilen, hakkını aramak isteyen sendikalı işçilerin işinden, sessiz kalanın canından olduğu bu toplumsal maliyet ve faturadan, bu insanlık faciasından haberdar mıdır? iş yasası’nın 2’nci maddesinin “ana iş bölünerek alt işverene aktarılamaz.” maddesinin tuzla’da her gün ihlal edildiğini bilmekte midir?

    sevgili arkadaşlar, tersane sahibi milletvekilleri de aramızda bulunuyor, ama parlamentoda bir tek tersane işçimiz yok! siyaseti emekçi sınıflara açmadan, kapsama alanını genişletmeden, anlaşılan o ki ekonomideki öncelikler değişmeyecektir. nasrettin hoca’nın deyişiyle el elin eşeğini türkü söyleyerek aramaktadır. herkese “haklısın, sen de haklısın” tavrıyla bu insanlık pazarındaki faciaların üzerine gidilemeyeceği ortadadır.

    seçim bölgemdeki bu gidişat konusunda daha yazın başında beni uyaran ve tersane ziyaretlerimize eşlik eden disk’e bağlı limter-iş sendikamızın bütün öngörüleri doğrulanmıştır. disk kongresine katılan sayın çalışma bakanı, gizli ölümleri ortaya çıkaran disk’e bağlı limter-iş’i bütün buluşmalardan ve görüşmelerden çıkararak, aslında disk’de ifade ettiği “diyalog” çağrılarının da çok dışında kalmıştır. yakınları dava açmasın diye kan parası uygulamasının kurumsallaştırılmasının üzerine gitmek bu kadar zor mudur? siyasi baskıyla sendikalı işçilerin işten çıkarılması, haklarında dava açılması ve tutuklanmalarını neyle açıklayacağız? daha dün, geçenlerde sincan’da tgka mühendislikte yasa dışı uygulamalara ve grevci işçilere karşı, işverenin baskısına karşı bakan neden sessiz kalmaktadır? daha geçenlerde bu kürsüde tersanelerdeki ölüm oranlarının ilo, yani uluslararası çalışma örgütü verileri seviyesinde olduğu sizlere söylendi ve yanıltıldınız. ankara ve cenevre’deki ilo yetkililerine açtım sordum, “kesin olarak böyle bir veri üretilmediğini.” belirttiler, ilo web sayfalarında böyle bir verinin olmadığı açık bir şekilde ifade edildi.

    sevgili arkadaşlar, yine bu kürsülerde iş kazalarının mukadderat olduğu, takdiri ilahi olduğu söylendi hatta biz biliyoruz ki bunlar takdiri ilahi değil, takdiri fanidir, pekâlâ önlenebilir, seri cinayetler karşısında seri önlemler alınabilir ve bu cinayetlerde, bu iş kazalarında sadece deneyimsiz işçiler değil, teknikerler, mühendisler de iş kazası geçirmektedir. işçiler, mühendisler baret, gözlük takmadıkları için değil, fanla gaz boşalımı yapılmadığı için, kablolar düzgün bir şekilde birbirinden ayrılmadığı için, iskeleler düzgün kurulmadığı için, bütün bu maliyetler tersane sahiplerinin maliyet hesabında makine parkına yapılan yatırımla karşılaştırıldığında ufak kaldığı için, yoğun sipariş altında yoğun işçi çalıştırıp, bu hayat kurtarıcı önlemler para ve vakit kaybı olarak görüldüğü için gerçekleşmektedir.

    tuzla’da 44 işveren, 563 alt işveren vardır. sektördeki büyümeye tekabül eden iş güvenliği ve iş sağlığı önlemleri alınmadan işi hızlandıran modern üretim sistemlerinin kazaya neden olduğu raporlarda açıkça teyit edilmiştir. egemen mantık, “eğitimsiz köylüler geldi, tuzla’da ölümler arttı.” şeklinde ortaya çıkmaktadır. yani, süreçten mağdur olanı kendi mağduriyetinin sorumlusu olarak göstermek, asıl sorumluları görünmez kılmak anlamına gelmektedir. işçileri eğitmek söylemiyle, dikkati mali ve siyasi olarak güçlü ve dönüştürme gücü olan sorumlulardan kaçırıp, zavallı, eğitimsiz göçmenlere kaydırmaya yaramaktadır. eğer, eğitimler baret nasıl takılır, hangi kablo nereye takılır seviyesinde kalırsa çözüm olmaz. öncelikle tehlike arz eden iş ortamının düzeltilmesi için ciddi iş güvenliği yatırımları yapmak ve dünya örneklerinden öğrenmeleri konusunda öncelikle işverenlerin kendileri eğitilmelidir.

    tersanede yapılan montaj üretimi parçalarının yüzde 57’si çevredeki fason atölyede gerçekleşmektedir. bu usulsüz taşeronluk sözleşmeleriyle gemi yatırım-onarım işi alt işverene ve hukuka aykırı bir şekilde devredilmektedir.

    aristo, “zenginlerin sayısı az, yoksullarınki çoktur.” diyordu. yoksulların egemenliğinin olduğu ülkede bir demokrasi vardır. yoksulların egemen olduğu bir demokraside iş katliamları olmaz, sendikalı olmak suç olmaz, iş kazalarında ölüm olmaz ve görüyoruz ki bir kere daha, kapitalizmin ne vicdanı vardır ne de merhameti vardır. o yüzden paranın değil, vicdanın ve insanlığın egemen olduğu bir dünyada bu sorunlar yaşanmaz.

    nazım hikmet, “artık hiçbir söz teselli etmiyor beni/ ne kendiminki, ne başkasınınki.” demişti. zamanında “ya barbarlık ya sosyalizm!” diyenlerin kehanetinin, tuzla örneğinde ortaya çıktığını hepimiz gördük. hepimize kolaylıklar diliyorum."

    ufuk uras (tbmm konuşmasından)

    http://www.tbmm.gov.tr/…=20089&p5=h&page1=1&page2=1
126 entry daha
hesabın var mı? giriş yap