326 entry daha
  • "bir kır yolu. bir ağaç. akşam. estragon, alçak bir tümseğe oturmuş, çizmesini çıkarmaya uğraşmaktadır. oflayıp puflayarak, iki eliyle çekiştirir."

    samuel beckett'in insanın dünyadaki varlığının nedenini sorgulayan, araftaki insan durumunun dahiyane portresi denilebilecek harika bir eseridir. varoluşçuluk felsefesinin çok çarpıcı bir biçimde işlendiği absürt tiyatronun en meşhur oyunudur. metaforlar barındırır. o kadar katmanlı bir eser ki postmodernist, freudyen ne çeşit isterseniz sosyolojik okuması yapılabilir.

    bu ürkütücü düzeyde etkileyici oyunun doğasını iliklerine kadar hissediyorum, herkes kendinden bir parça görebilir, bir ayna gibi. inandıkları o somut olmayan şeyi bekleyenlerin godot metaforu. diyeceği şeyi, 357 ayrı toplumsal mesaj halinde tek tek(!) anlatan didaktik mahsun kırmızıgül filmleri gibi bir şey değil :))) ama gerçekten seyretmeye, anlamaya, yorumlamaya değer.

    daha detaylı incelersek;

    *konu: ıssız bir yol kenarında, godot adında ne olduğu bilinmeyen bir kimse ya da şeyi bekleyen iki kişinin absürt diyaloglarını izliyoruz.

    *giriş-gelişme-sonuç gibi doğrusal bir olay örgüsü olmadığı gibi, karakter ve mekan analizlerine de yer verilmez, sürekli tekrarlardan oluşur.

    *kahramanlarımız -birbirlerine tam isimleriyle hitap etmeyen estragon ve vladimir-, takma isimleri olan didi ve gogo'yu kullanır. freudyen pencereden bakarsak estragon id'i temsil ederken, vladimir süper ego'yu temsil eder.

    *oyunun yazılışının muhtemelen samuel beckett'in de diğer birçok filozof ve sanatçının olduğu gibi, savaşın sebep olduğu travmatik atmosfer içinde varoluşçuluk sorgulaması yaparken 2. dünya savaşı sonrası yıllarına denk gelmesi tesadüf değildir.

    *oyun gayet minimalist ortamda geçer. dekorun olabildiğince az olmasının nedeni dikkati oyunun konusuna ve atmosferine çekmek olmalı. oyunun geçtiği yerin tek ağaçlı bir köy yolu olması biraz ironik. yollar hareketi, ilerlemeyi, hatta macerayı simgeler. ağaçlar yaşamı ve canlılığı temsil eder. ancak beckett, ortamı daha unutulmaz ve uğursuz hale getirmek için bu sembolleri tercih etmiş. kişiler bu alanın dışına çıkmazlar, çıkamazlar. beckett, bu iki karakteri sanki sahneye hapsetmiş gibidir.

    *oyunda zaman kaygan bir şeydir, net değildir. karakterler de zamanla kapana kısılmış gibi görünürler. (zaman, insanların hayatlarını ve anılarını organize etme yollarından biridir, bu nedenle oyundaki zamanın belirsizliği de, anlamsızlık hissine katkıda bulunuyor.) godot'yu beklemek 'godot' ile ilgili değil, beklemek ile ilgilidir. her şeyden mahrum bir şekilde godot'yu bekleyen estragon ve vladimir'in sahip olduğu tek şey zamandır.

    *oyun süresince vladimir'in şapkası kafasına batıp durur. şapkasının ona verdiği rahatsızlık kafasında dönüp duran varoluşçu kaygıların onu sürekli rahatsız etmesinden kaynaklanmaktadır. öte yandan ayağındaki botlarından rahatsızlık çeken estragonda da, botların insanın varoluşundaki fiziksel ihtiyaçları temsil ettiği söylenebilir. kıyafetlerdeki sorunlarla bile varoluşsal sıkıntıları aktaran bu ayrıntılar müthiş gerçekten de!

    *godot, bir semboldür. belki tanrı'yı temsil ediyor, belki de toplumu. belki soğuk ve duygusuz olan bir kurumu sembolize ediyor. hatta kahramanların bilinçaltındaki ölüm arzusunun kişileştirilmiş hali bile olabilir. onu istediğiniz gibi yorumlayın. godot belki ölümdür, her günümüzü ölüm gelecek diye bekleriz. bir insanın hayatı boyunca aradığı erdemi de temsil ediyor olabilir.

    *godot gelmeyerek mesajını iletmiştir zaten. yani godot’un gelmeyişi kendi içinde bir mesajdır. hayatın anlamı hakkında söylenebilecek bir şey yoktur. godot’un bugün gelmeyeceğini haber veren kişinin çocuk olması da kasıtlı bir seçimdir. varlığımızı ya da hayatımızı sürdürmek için kendimize söylemeye ihtiyaç duyduğumuz yalanların masumiyetini sembolize eder

    sonuç olarak sayın yazarlar, hepimiz godot'yu bekliyoruz. günlük hayatımız vladimir ve estragon'un hayatlarından çok farklı değil. doğuyoruz, evet büyüyoruz, eğitim alıyoruz, iş buluyoruz, evleniyoruz ve yaşlanıyoruz. fakat hepsi bu. herkesin yaptığı bu. bu hayatta ne yapacağımızı bilmiyoruz. herkesin izlemesi ve sonunda ölmesi için belirlenmiş bir yol var. bizim için bir planı olan daha yüksek bir güce veya varlığa inanıyoruz.

    oyunun son sahnesi ise şöyle;

    estragon: ee. gidiyor muyuz?
    vladımir: pantolonunu çek. (kendilerini asmak için kemerini çıkarttığından pantolonu düşmüştür)
    estragon: ne?
    vladımir: pantolonunu çek.
    estragon: pantolonumu indirmemi mi istiyorsun?
    vladımir: pantolonunu çek.
    estragon: (pantolonunun düşmüş olduğunu fark ederek). doğru. (pantolonunu çeker.)
    vladımir: ee? gidiyor muyuz?
    estragon: evet, hadi gidelim.

    (kımıldamazlar)
101 entry daha
hesabın var mı? giriş yap