31 entry daha
  • bir psikiyatrist ve bir psikanalist olan john bowlby’nin 1950’lerde geliştirdiği teoridir. teori temel olarak şunu söyler: çocuklar, onları birincil olarak yetiştiren kişi kimse, o kişiye duygusal olarak bağlanırlar ve o kişinin yokluğunda da onu ararlar. bu evrensel bir şeydir. ve bu bağ, bir şekilde çocuğun hayatta kalmasında büyük rol oynar; bu sebeple, hem biyolojik hem de evrimsel olarak önem arz eder.

    iyi, çok güzel. sonrasında, bir psikolog ve bowlby'nin meslektaşlarından biri olan mary ainsworth, bebeklerin annelerinden ayrıldıklarında ve onlarla yeniden bir araya geldiklerinde verdikleri tepkileri inceleyerek orijinal bağlanma teorisini genişletiyor. ve 1969'da şu ünlü "strange situation" (yani “garip durum”) deneyini yaparak, bebekler arasında 3 bağlanma türü belirliyor: güvenli (secure), kaçıngan (avoidant), ve ikircikli (ambivalent). deneyden kısaca bahsedersek; anneyle bebek, oyuncaklar-aktiviteler dolu bir odaya alınır. sonra anne odadan çıkar. çocuğun bu süreçteki davranışları gözlenir. bir süre sonra anne geri döner.

    (not: çocukların bağlanma stilleri için üretilen bu terimler, yetişkin bağlanma stillerinden bahsederken başka isimler aldıkları için alanda bu konuda dev bir kavram kargaşası mevcut. sözlükte aradığınızı rahat bulabilmeniz için aşağıda hem çocuk hem de yetişkin bağlanması için kullanılan terimleri birlikte vereceğim)

    kısaca bir bakarsak:

    güvenli bağlanma (hem çocuk hem de yetişkin bağlanma stilinde “secure” olarak geçiyor) -> deneyde annesi gittiğinde normal düzeyde stres gösteren ve anneleri döndüğünde mutlu olan bebekler bu gruptadır. yani bu çocuklar, hem otonom eylem kapasitesine sahiptir hem de başkalarıyla ilişki kurarken sorun yaşamazlar. başkalarına güven duyma konusunda rahatlardır ve terk edilme gibi durumlara uyumlu tepki gösterirler. diğer bütün gruplardan farklı olarak, kendilerini “sevgiye layık” ve güvende görürler.

    kaçıngan bağlanma [çocuklarda “avoidant” (kaçıngan); yetişkinlerde “dismissive” (kayıtsız)] -> bu çocuklar anneleriyle etkileşimden kaçınırlar ve anne ayrıldığında ya da odaya geri döndüğünde tepki göstermezler. tepki göstermezler çünkü genel olarak herhangi bir ilişkiye güvenemeyeceklerini düşünürler ve her şeyi tek başına yapmaya alışmışlardır. zamanında yakınlık aradıklarında bulamamış olmalarından mütevellit gelişen bir durum.

    kaygılı bağlanma [çocuklarda “ambivalent” (ikircikli); yetişkinlerde “anxious” (kaygılı) ya da “preoccupied” (saplantılı)] -> bu çocuklar ise annenin dibinden ayrılamadıkları için henüz anne odadayken bile oyuncaklarla oynamazlar. anne gittiğinde ağlama krizleri yaşarlar, dönene kadar sakinleştirilemezler. anne döndüğünde de ona öfkelidirler. bu gruptaki çocuklara amiyane tabirle “sevgiye aç çocuklar” diyebiliriz. zamanında birincil bakıcıları kimdiyse, onlardan ihtiyaç duydukları stabil bakım, güven, sevgi ve korumayı göremedikleri için, kimsenin kendilerini yeterince sevemeyeceğini düşünürler.

    mary main ve judith solomon 1986’da bir bakıyorlar, bu 3 gruba da girmeyen çok sayıda bebek var; ve 4. bir grubu, yani düzensiz (disorganized) grubunu ekliyorlar.

    korkulu bağlanma [çocuklarda “disorganized” (düzensiz); yetişkinlerde “fearful” (korkulu)]-> bu çocuklar deney süresince ne yapacaklarını bilemeden gezinen çocuklardır. stres belirtisi olarak tutarsız davranışlar sergilerler ve bazen oldukları yerde donakalmak da dahil olmak üzere diğerlerinden farklı davranış örüntüleri vardır. kendilerini ağlamamak için tutarlar, ağlamaya başladıklarında ise ortadan kaçarlar. aslında, ne yapsalar azarlanacaklarmış gibi düşündüklerinden bazen hiçbir şey yapmazlar.

    sonra ne oluyor? 1980’lerde sue johnson bağlanma kuramını yetişkin terapisinde kullanmaya başlıyor. ve 1980'lerin sonlarında ise, sosyal psikologlar cindy hazan ve phillip shaver olayı iyice genişleterek teoriyi yetişkin romantik ilişkilerine uygulamaya başlıyorlar ve bugün bildiğimiz “yetişkin bağlanma stilleri” kavramını doğuruyorlar. 1991 yılında ise, kim bartholomew ve leonard m. horowitz “anam iyice çorba yaptınız işi” diyerek çok daha basit, kaçınganlık ve kaygı üzerinden işleyen 4lü bir model atıyor ortaya, falan filan.

    bu noktadan sonra, bu mevzu günümüzde biz yetişkinleri nasıl etkiliyor onu da okumak isterseniz sizi şöyle alalım: bağlanma stilleri/@ponjo
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap