the watcher

• neresinden tutsam elimde kalan film. seri katil konulu bir film olunca imdb'den aldığı 5,2 puanı bile gözardı ettim. sonuçta beni cezbeden bir konu seri katilli filmler. aslında filmin ilk 3 çeyreklik kısmı gerçekten başarılı. ama noluyorsa olay son çeyrekte kopuyor ve anlamsız olaylar seyircinin sinirlerini altüst ediyor. james spader ve keanu reeves rolleri değiştirseler daha doğru olacakmış gibi geldi. ikisi de rollerinde at yarağına konan kelebek gibiler. marisa tomei'ye girmiyorum bile. gece telefonla aramışlar "abla sabah bir film çekimin var, atla gel" demişler sanki. rolüne ve filme kendini vermemiş, ben bunu hissettim. veya az para vermişler sallamamış.
  
  --- spoiler ---
  
  filmin son çeyreğindeki uzun flashback de görüyoruz ki, katil griffin ile dedektif joel daha önce karşılaşmışlar. elinde silahla koşan dedektif tam griffin'e yaklaşmışken fikir değiştirir ve yanan eve koşarak hatunu kurtarmaya çalışır. tamam anlarım mantıklıdır ama güzel kardeşim elinde silah yok mu senin? sık kafasına griffin'in ondan sonra koş eve. gerçekten mükemmel bir sahne olmuş. o an griffin'in yüzünü gören joel'in o yüzü unutması da cabası. abicim sen dedektif değil misin? takıntılı olduğun katilin yüzünü unutur musun? adam sonra geliyor asansöre beraber biniyorsunuz. sonra da griffin'i görünce asansör sahnesine flashback yapıp "ananı lan herif dibimdeymiş" demeyi biliyorsun. griffin, seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım. hadi joel mal, sana ne demeli. yıllarca didin dur. sonra nasıl saçma bir kararsa joel'le buluşma ayarla. adamın karşısına çık. yüzünü deşifre et. kardeşim sen zaten o adamla eğlenmekten zevk almıyor muydun? bütün espriyi sikip atıyorsun. çok sinirliyim lan size. türk polisi ve kolici katil olsa bu mallıkları yapmazdı. valla lan.
  
  --- spoiler ---