18 entry daha
  • taraf tutan filmdir.
    bu filmi çocuk karakterin yaşlarındayken ve birkaç defa da ortaokul yıllarımda izledim. anneye ne kadar kızdığımı ve babaya ne kadar acıdığımı hatırlıyorum. film, bizi o yönde düşünmeye itiyor.

    dün yıllar sonra yeniden izledim filmi. ve biraz sinirlendim. aslında alıştığımız, babanın çocuğu terk etmesi senaryosundan farklı. ama fark annenin terk etmesinde değil, terk ediş şeklinde saklı.
    anne baba anlaşamaz ve ayrılır. çocuk annede kalır. çünkü çocuğun anneye daha çok ihtiyacı vardır. bu fikri kafamıza sokan zihniyetin allah belasını versin. böyle bir şey yok. bir çocuğun anneye ihtiyaç duyduğu kadar babaya da ihtiyacı vardır.

    filmde annenin evi terk etme sebebi, yok olmaya başladığını fark etmesi. birinin kızı, diğerinin karısı veya annesi olmaktan başka bir sıfat arıyor kadın. öyle yıpratıyor ki kendini, küçülüyor. kendini değersizleştiriyor. bir şeyleri hak etmediğini düşünüyor. buna tek bir sebep bulmak yanlış olur. elbette kendisi de suçlu ama eşi de bu konuda büyük bir rol oynuyor. ve aslında terk ediş değil bu, bir ara verme. hepimizin zaman zaman ihtiyaç duyduğu bir ara. sırf anne olduğu için sırf çocuğunu bıraktığı için (ki bıraktığı bir yabancı değil, çocuğun öz babası) kötü olduğunu düşünüyoruz.

    yedi yaşına gelmiş çocuğunun okulunun saat kaçta başladığını, kaçıncı sınıfa gittiğini, ne yemeği sevdiğini bilmeyen bir babası var. ve biz anneye kızıyoruz(!)

    bir baba ve oğlunun en başında kurması gereken yakınlığı, bir terk ediliş sebebiyle yıllar sonra kurmasını anlatıyor kramer vs. kramer. bunu sağlayan da annenin ta kendisi… filmi sonlandıran da yine kadının özverisi oluyor. hem ağlıyor hem gidiyor. ama bu sefer gitmek istediği için değil en başından beri olması gereken ilişkinin ancak gidişiyle devam edeceğini bildiği için.

    bir yokluk bir filmi bu kadar doldurabilir.
128 entry daha
hesabın var mı? giriş yap