2 entry daha
  • davul ile zurnayı musikiden saymayan ve küçük gören bir sonradan görme istanbul' lu, edirne' de bir düğüne davet edilmiş. yemekten sonra açık havada yapılan oyun ve eğlenceler sırasında bu hatırlı davetliye, zurnazen başı yaklaşarak sormuş:

    -çalmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parça var mı?
    ukala adam, dudak bükmüş:

    -ayol, kala kala zurnaya mı kaldık. bunun peşrevi olmaz. ne nota bilirsiniz ki siz, ne de beste. sizin çaldıklarınızı ben dinleyemem. iyisi mi, kendiniz çalın oynayın.

    zurnazen, bu hakaretleri pek içerlemiş. "görürsün sen efendi" diyerek, en kabiliyetli yamaklarını etrafına toplayıp başlamış çalmaya.
    o çalar, etrafındakiler söylermiş. ne itri' si kalmış çalmadık, ne dede efendi' si. sonradan görme bey, ağzı bir karış açık onları uzun uzun dinlemiş. adamlar, bir besteden bir besteye, bir makamdan bir makama geçtikçe, o da renkten renge geçmiş.

    bu deyim, hikayedeki anlamının dışında, "insanın kaderini zorlamamasını, ne çıkarsa bahtına razı olması gerektiğini anlatmak için kullanılır
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap