• ben gurion üniversitesi siyaset ve yönetim bölümü başkanı ve "israel's occupation" adlı kitabın yazarı neve gordon'un yazısı. dünya bülteni de yayımlamış.

    bu link: http://dunyabulteni.net/news_detail.php?id=62783

    yazı da aşağıda...

    israil'in yeni savaş etiği

    israil devlet televizyonunu (channel 1) izlemesi bugünlerde çok sıkıcı; son günlerde iyice sakınır oldum. 72 saattir iki küçük çocuğumuzla apartman dairesinde sıkışıp kaldığımız için eşimle birlikte daha kuzeyde yaşayan annemi ziyaret edelim dedik. böylece roket saldırısı korkusu olmadan çocuklarımız da dışarıda oynayabilirlerdi. israillilerin çoğu gibi annem de bol bol haber dinler; geçen akşam televizyon önünde ona eşlik etmeye karar verdim.

    yayın her zamanki gibiydi. acı çeken israil yahudilerinin, hiper ulusçu değerlerin de eşlik ettiği bilindik görüntüleri ve sesleri vardı. hikayelerden biri de iki yıl önce oğlunu gazze'de kaybeden yahudi anneye aitti. dinleyicilere oğlunun golani piyade tugayında asker olduğu, kaçırılan gilad şalit adlı askeri kurtarmak için gazze şeridine gönderilen bölükte yer aldığı anlatılıyordu. "bölükteki arkadaşları sivillere zarar vermek istemediklerinden dolayı her yöne ateş açmaktan imtina etmişlerdi ki bu durum, filistinli milis güçlerin ateş ederek oğlumu öldürmesine imkan vermişti" diyor anne. söyleşiyi yapan kişi bugün gazze'ye yapılan saldırı hakkında ne düşündüğünü sorduğunda "ezmeli ve hava ve deniz yollarını kesmeliyiz" diye cevap verdi ama bir de ilavesi vardı: "sivilleri öldürmemeliyiz, sadece haması." anneye, oğlunu özlediğinde ne yaptığı sorularak haber sona erdi; kamera annenin yüzüne zoom yaparken şöyle diyordu: "odasına gidiyorum ve yatağına sarılıyorum, ona sarılma fırsatım yok artık."
    gazze şeridinde tavan yapan ölümlere rağmen israil ebedi kurban olmayı bu suretle sürdürüyor. hakikat, annenin kameraya baktığı son kare, ben dâhil, müşfik ortalama izleyicinin nutkunun tutulmasına yol açıyor. ne ki son birkaç yıldır israil haberlerini eleştirel bir gözle dinler oldum ve böylelikle israil ve onun yahudi çoğunluğunun kurban görüntüsü altında takdim edildiğini ve her ne olursa olsun bu çatışmada ahlâki oyuncu olarak sunulduğumuzu görebiliyorum. bundan dolayı da gazze'de ölümler çığ gibi artarken yahudilerin çektiği acıya yoğunlaşan bu tür haberler beni artık sarsmıyor.
    haberde bir muhabirin cuma günü bir yardım konvoyuna gazze şeridine girmesi için izin verildiğini söylemesi beni iyice sinirlendirmişti.

    annem ve ben – diğer izleyiciler gibi – türk hükümetinin gönderdiği temel gıda maddeleri taşıyan 170 kamyona carmi noktasından geçiş izni verildiğini öğrendik. haberin dile getirmediği şey, gıda sevkinin bağlamıydı ki belirtilmemesi beni şaşırtmadı. gazzelilerin yüzde 80'inin kendilerine bakacak durumda olmadıkları ve bu yüzden insani yardıma bağımlı oldukları, bu durumun her gün daha da fenalaştığı hakkında tek söz edilmemesi de şaşırtmamıştı. gazze'deki gıda krizi hakkında, un, pirinç, şeker, süt ve konserve hiçbir gıdanın olmayışı veya kış ayı boyunca evleri, binaları ısıtmak için yakıtın olmadığı, yemek pişirmek için gaz bulunmadığı, içme suyu sıkıntısı çekildiği hakkında hiçbir şey söylenmedi. izleyici, filistinlinin sağlık sisteminin neredeyse işlemez olduğunu yahut gazze'nin merkezinde ve kuzeyinde yaşayan 250.000 kişinin elektriksiz yaşadığını, tüm bunlara hava saldırılarının yol açtığını bilmiyor.
    haberde bu bilgilerin olmayışı beni şaşırtmamışken muhabirin, konvoyun gazze'ye girişini gerekçelendirmesi beni büsbütün afallatmıştı. israil'in savaş esnasında insani yardıma niçin izin verdiği hakkında merak edenlere açıklama yapıyordu; filistin nüfusu arasında tam bir insani felaket yaşanırsa, uluslararası toplum saldırıyı durdurması için israile baskı yapabilirmiş.

    israil'in insani yardım açıklamasında aşırı bir iki yüzlülük var ve fakat böylesi safi açıklamalar gerçekte postmodern savaşın önemli bir yüzünü de ortaya koymaktadır. israil hükümeti, boğazlamak üzere çiftliklerde havyan besleyip büyütmekten pek bir farkı yoktur, filistinlilere saldırmada eli ayağı serbest olsun diye filistinlilere yardım ulaşmasına izin verdiğini teyid ediyor. israil'in filistinlileri vururken temel gıda maddelerine izin vermesine benzer şekilde, f-16'lar bombalamaya başlamazdan evvel, evleri boşaltmaları için telefonla filistinlileri bilgilendiriyor.

    demek ki uzaktan kontrol, bilgisayar oyunu benzeri niteliklerine ilave olarak tuhaf, yeni bir ahlaki unsuru da var postmodern savaşın. savaşın efendileri sanki bir şeyin farkına varmışlar gibi: madem ki mevcut savaşlar ancak nadiren iki ordu arasında ama sık sık sivil nüfusun orta yerinde cereyan ediyor, o halde yeni bir adil savaş teorisine ihtiyaç var; bu yüzden de savaşın efendileri, postmodern savaşlar için ahlak teorisi geliştirmek üzere filozof ve entelektüellerle bir araya gelmişler ki biz de bugün gazze yerle bir edilirken yeni teorinin nasıl tatbikata aktarıldığını ayan beyan görebiliyoruz.

    dünya bülteni için çeviren: m.alpaslan balcı
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap