9 entry daha
  • hafızamdan sallayayım, albert camus dostoyevski için "insanın varoluş koşullarını en iyi anlatan olduğu için en büyük yazar olmuştur. varoluşun nedenleri üzerine yazsaydı, filozof olurdu." der.

    robert musil, genç törless ile başlayarak, benim diyen kantçıya, heideggerciye kök söktürürcesine, varlığın nedenleri üzerine kafa patlatarak, hemen hemen kendi sistemine, disiplinine sahip bir felsefe ortaya koyan romanlar yazmıştır. sırtını matematiğe dayamıştır; kendisi tescilli bir matematikçi, patentli bir mühendistir (bkz: musil çarkı).
    niteliksiz adamda "düşüncelerle ilgilenmeyi pek önemsemeyen herkesin okumadan geçebileceği bir bölüm" başlığıyla başlayan bir bölüm de yazabilen bu romancının hayat hikayesi, nikola tesla'nın bilim dünyasındaki hikayesi kadar kayıp ve acıklıdır ki, mesela ernst fischer kendisini "ölümsüz" olarak niteleyen thomas mannın bu lafından sonra sözkonusu ölümsüzlüğün karın doyurmaya yetmediğini ve borçların ödenmesini sağlamadığını söyleyerek bunun altını güzel bir şekilde çizer.
    öte yandan gyorgy lukacs bu keratayı fazla abartmanın gereksiz olduğunu söyler, şimdi karıştırıp bulmak istemediğim bir yazısında, aşağı yukarı: "çökmekte olan bir devrin, imparatorluğun hikayesini yazmanın, içindeki yozlaşmayı karakterleştirmenin pek de menem bir tarafı yok bana göre." der, (peki, genç törless hakkında ne düşünür acaba?)

    ama çelişkiler, tutarsızlıklar diz boyu: mesela genç törless isimli kitabı kendi gençliğini anlatan ve bir ilk roman iken; 42 yılında sığınmacı olarak yaşadığı izbe yerlerde ölümünden sonra bulunan belgelerinde "artık devam edemem! kendim üzerine yazıyorum ve yazar olduğumdan bu yana bu, ilk kez oluyor." da diyebilmiştir.

    aynı notların devamına şöyle eklemiştir: "şu tuhaf ün! güçlü, ama yüksek sesli değil. çoğu kez üzerinde düşünmeye zorlandım: bu ün, bir görünümün varolmasıyla varolmaması konusunda düşünülebilecek en çelişkili örnek..."

    o kadar aç kalsanız sizin kafanız nasıl karışırdı?
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap