507 entry daha
  • “çoğu insanın gözünde neyim ben? değersizin biri ya da tuhaf, aykırı, hoşa gitmeyen bir adam, toplumda kendine bir yer bulamamış, yer bulamayacak bir yaratık, yani hiçten de daha aşağı bir şey. haydi diyelim ki bu böyledir, ben de inadına böyle değersiz, böyle aykırı bir adamın gönlünde neler bulunduğunu göstermek istiyorum eserimle.”

    loving vincent… rene magritte'ten sonra en sevdiğim ressam olan van gogh'un son zamanlarını anlatan muhteşem bir eser. van gogh'u neden bu kadar sevdiğimi tekrar hatırlatan bir film. van gogh gibi bu dünya için fazla hassas fazla naif olan bir sanatçıyı tıpkı onun gibi naif bir şekilde anlatan bir başyapıt. gözlerim dolarak izledim. herkes belki bu kadar etkilenmeyebilir, fakat ben oldum olası van gogh'da hep kendimle ilgili parçalar bulduğum için beni derinden etkiledi. bunun nedeni van gogh ile pek çok ortak yönümüzün olması. onun gibi bir insanın bu dünyada yaşamış olması, şu an resimlerine bakabiliyor, mektuplarını okuyabiliyor olmak benim için büyük bir nimet. fakat onun için de bir o kadar acılı. keşke dünya onun gibi merhametli, naif bir yer olsaydı, keşke daha mutlu bir yaşamı olsaydı, çok isterdim. umarım şu an her neredeyse çok huzurludur.

    film çok güzel, gerek müzikler, gerek resimlerle anlatım, gerek diyaloglar. clint mansell zaten bir müzik dehası. aronofsky filmlerinde bunu fazlasıyla göstermişti ama burada yeteneğini katlamış diyebiliriz. özellikle ilk dakikalarda çalan parça o kadar hüzünlü, o kadar güzel ki direkt gözlerim doldu. diyaloglar da bir o kadar güzel. van gogh'dan yapılan alıntılar çok yerinde olmuş. elimde olsa hepsini yazardım buraya. ve son olarak, van gogh resimlerine yapılan atıflar muhteşemdi. sonda gösterilen ve benim en sevdiğim van gogh tablosu olan ren nehri'nde yıldızlı gece tablosu… bir film ancak bu kadar güzel bitirilebilirdi.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap