• african queen aslında, yukarıda da ismi geçen, dünyanın en güzel kadınlarından biri diye anılan katharine hepburn [kadriye böğrüyanık]'un birinci dünya savaşı sırasında, savaştan uzak durmak niyetiyle abisiyle, nehir gezmesine çıktığı posta dağıtan teknenin adıdır. teknenin kaptanı humphrey bogart[hanfri bataklıkşairi], jack london romanlarından fırlamış bir tiptir adeta, kaba, nemrut, terso bir kişidir. katherine as rose ise, ingiliz misyoneri artis bir hanımcık. klasik olduğu üzere bunlar zamanla birbirlerine aşık olurlar, hep böyle olur, gerçekte de böyle olur, böyle hanımefendi'ler balta girmemiş adamlara vurulurlar zamanla, hatta çoğu zaman bunun adı hemen "türk filmi" olur. oysa ki kadınlığın gayet ortada bir problemidir bu.

    filmin stüdyoda değil de gerçek mekanlarda çekilmesi daha da dikkat çekmesini sağlıyor fakat filmin en önemli bölümü ve bu kadar önemli olmasını, beğenilmesini sağlayan da john huston'un attan düşüren finali. finali yüzünden klasik olmuş bir film bu.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap