3 entry daha
  • büyük oranda "toplumsal cinsiyet ayrımcılığı"dır aslında. birçok toplumsal cinsiyet kalıbı bellemişizdir; bunları -çoğunlukla farkında olmadan- norm alıp bunlara uygunsuz bulduğumuz tutum ve davranışları (veya bu tutum ve davranışlar üzerinden, bunları örneklediğine vehmettiğimiz kişileri) kötülediğimizde yaptığımız şeydir.

    (toplumsal) cinsiyetçi beyan ve tavırlar, çoğunlukla, erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu (örtük veya açık) baskının bir aracı olarak iş görür. bazen de kadınların, baskıyı kendi kendilerine (ama bilinçsiz olarak) benimsemelerinin resmi olur.

    kadınların (toplumsal) cinsiyetçilik söylemine kaydıkları (baskı oluşturan söylemi kendi ağızlarından yeniden ürettikleri) durumlar büyük ölçüde, ne acıdır ki, tam da kendileri üzerinde baskı kuran erkeklikle-bağlantılı toplumsal duruma karşı çıkma gayesi içindeyken hedefin şaşırılmasından kaynaklıdır.

    nitekim feminizmin asıl meselesi toplumsal cinsiyet kalıplarının kendileri değil, bunları normlaştırıp olağanlaştıran ataerkil yapıdır. (ama elbette hiçbir yapı da görünümlerinden bağımsız değildir: feminizmin toplumsal cinsiyet kalıplarıyla uğraşması da bu bilince dayanır.) bu bakımdan --örneğin (bkz: erkekleri itici yapan detaylar/#17361568)'in yazarının düştüğü durumda olduğu gibi (*)-- erkekleri eleştirmek üzere yola çıkmışken, toplumsal cinsiyet kalıplarının verili hallerini eşelemeden oldukları gibi alıp buna dayalı kişisel kızgınlığı birebir yansıtmak, ancak günü kurtarmaya (kişisel olanın siyasallaşamamasına); eninde sonunda da yine kadının üzerindeki baskının evrim geçirip kendisini, oluşacak yeni toplumsal iklimlere uydurmasına yarar.

    *"sen erkek gibi davranıyor musun ki biz sana erkek muamelesi yapalım. [...] ayrıca erkeklik bu değildir sevgilini korumak, kollamaktır edebiyetıda yapmayın. onları bizde biliyoruz. "

    adeta "gel üzerimde baskı kur" diye bağıran, çok tehlikeli cümleler bunlar, çok. iki tarafı da ağlatır.
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap