30 entry daha
  • --- spoiler ---

    sırf tarantino'nun bu sezon beğendiği 8 film arasında diye gittim filme. tarantino'nun filmleri falan başka bir şeydir; lakin iyi bir izleyici olduğunu biliyorum. beraber izlediğim arkadaş filmi pek beğenmedi sanırım. lakin ben beğendim. işin ilginç yanı bende acayip bir jean-luc godard tadı bıraktı. onun kadar sert değil elbette. birazcık da ingiliz mizahı.

    filmde ahlakçı bir eleştiri olmaması hoşuma gitti. david'in filmden bir anda çıkışı, (belki karısı da bir şey söylemese daha makul olabilirdi) ardından hiç öğrenemeyeceğimiz bir aşk: (1) david gerçekten de hanım kızı sevmiş olamaz mı? (2) david hep böyle kızları kandıran şekerlenmiş bir çapkın mı?

    burjuva yaşam tarzına dair önemli bir şey gösteriyor; bazı bedeller ödeniyor ve herkes bunu sessizce kabulleniyor. david'in evli olduğunu neden söylemediklerine çemkiren kıza, esas oğlanın arkadaşından geliyor: "sen de bizim tablo çaldığımızı biliyordun. ama sustun." çünkü bu hayatı istiyordun. oxford'a gitmekle elde edilecek şey ancak zengin bir kocadır o dönemde; onu hali hazırda bulmuşsa aramanın lüzumu kalmamıştır.

    babanın burada illa ki kızını pazarlamak isteyen "kötü" bir adam klişesinden sıyrılması da hoşuma gitti. en sonunda şefkatli bir aile görüntüsü çizerek kızlarını öylece kabullenmeleri önemliydi. oxford ya da cambridge'e gitmek demek, genç kızları eğiten bir okulda öğretmen olmak anlamına gelebilir; lakin bunda utanılacak bir şey de yok. üst sınıfın yaşantısındaki şaşaayı arayan, "aynı masada yemek yiyeceğiz değil mi?" diye soran julien sorel'in tam zıddı bir gurur sergileniyor.

    kız, sadece güzel değil. aynı zamanda zehir gibi akıllı. o burjuva hayata sahip insanların hak etmediklerinden çok hak ediyor orayı. ancak orası için yaşamanın anlamı olmadığını da anlıyor. an education da bu olsa gerek. o süslü püslü, gösterişli, eğlenceli, matrak hayatın içinde kaybolup gidecekken uyanıyor. tam olarak kestiremediği bir adamın peşinde muğlak bir geleceğin, anlık parıltılarındansa, uzun vadede yaşanacak bir ömrün tatminkârlığı öne çıkıyor. edebiyat hocasının, "beni ölü olarak görmene üzüldüm." lafı ve evinde geçen dakikalar da bu karşıtlığı sunuyor.

    az ve öz söylüyor, lakin güçlü şeyler anlatıyor film. sırf bu nedenle iyi film diyorum. çekimler de oldukça sağlam. modern bir hikaye dinlemek isteyenlere önerilir...

    --- spoiler ---
90 entry daha
hesabın var mı? giriş yap