18 entry daha
  • yapısal açıdan bakınca, çok basit bi yöntemle oluşturulduğunu görürsünüz bunun. greimass'ın eyleyenlerinden* gönderici'yi arayıp tarayıp bulamadığınızda, ilk yapacağınız şey, "nereloloyor" tepkisini vermektir. ya da sözlük jargonuyla: (bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)

    çünkü sen bi anlatıda, farkında olmadan belirgin şeyleri bulabiliyosun. mesela bi olayı/anlatıyı özetlerken çok belirgin kalıplar kullanırsın. ne bileyim işte olayın başlangıcı, içinde yer alan kişiler ve konumlarını anlattıktan sonra, çok belirgin ve yüzeyde kalan ayrıntıları aktarırsın karşındakine. belli kesitler oluşturursun. 'derkeeeen bi baktım' dediğinde ya da 'meğerse adam şöyle şöyleymiş' dediğinde, bi dönüşüm gerçekleştirmişsindir. ondan sonrası, başlangıç durumundan çıkıp yeni bi koşula girdiğin yerdir.

    aynı burda içgüdüsel olarak belli bi özetleme tekniğine sahip olman gibi ey okuyucu, bi anlatıyı okurken ya da izlerken de, belirgin rolleri oturtursun kafanda. mesela olayın öznesi vardır, her şey onun üstünden gelişir. nesnesi vardır, öznenin peşinde olduğu şeydir. yani mesela kafka'nın josef k.'sı özneyse, davadan kurtulup hayatına devam etmesi nesnedir.

    işte kafka'nın anlatılarında, bu özne-nesnenin de içinde olduğu rollerden, 'gönderici' rolü eksiktir. bu yüzden ki kafka yapıtları hep gizemli, hep çaresiz ve çıkışı olmayan şeyler gibi görülür. çünkü örneğin dava'da bi gönderici olsaydı, yani josef k.'nın kovuşturulmasını isteyen ya da belli bi amaçla bunu yapan bi kişi ya da kurum olsaydı, josef k.'nın çaresizliğini değil, en fazla savaşını ve inadını görürdük. memurların olduğu yere gidip kime ne danışacağını bilmez bi halde değil, memurlara ya da avukatlara "sıçtırmayın lan bacağınıza" diyerek hakkını arar halde bulurduk onu. olmadığı için, ilk sorduğumuz soru, "neden, neden allahın cezası nedenn ???" oluyor işte.

    özne-nesne
    gönderici-alıcı
    yardımcı-engelleyici

    rollerinden, gönderici ve alıcının bulunmayışı, durumu tamamiyle bir belirsizliğe sürüklediğinden, kafka yapıtlarında görüp de neden olduğunu bir türlü anlayamadığımız o çaresizlik hissinin kaynağını da bulmuş oluyoruz. ve bi de önemli etken, bunlardan 'yardımcı' rolü de eksiktir kafka'da ki, o da bir başka çaresizlik hissini dayatır insana. daha doğrusu, yardımcı rolüne bürünmeye çabalayan birileri varsa bile, belli bir takım hatalar ya da o rolün de göndericisinin bulunmayışı sebebiyle, yine daha büyük bir çaresizlik temasıyla baş başa kalırız.

    ayrıca, bu tekniğin aynısını, korkuyu beklerken öyküsünde de başarılı bir şekilde bulursunuz.

    neyse o değil de, ben buraya dostoyevski'de de aslında kafka'daki 'yalnızlık ve çaresizlik' hissine benzer şeyler bulunduğunu yazmak için gelmiştim. aradaki farkı anlatayım derken uzadı gitti. onu da başka zaman. işime gelirse yani.
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap