128 entry daha
  • o children
    lift up your voice, lift up your voice
    children
    rejoice, rejoice..

    10/9

    ağladım lan. daha annesi "hermione, tea's ready." diye seslendiğinde hermione "coming mum" derken, anne derken sesi titrediği an ağlamaya başladım, "bir harry potter filmi bu kadar iyi olacak mıydı, biz görecek miydik?" derken daha çok ağladım, david yates'den kesinlikle beklemiyordum ama mükemmele yakın olmuş, resmen gözüm açık gitmeyeceğim.

    --- spoiler ---

    *obliviate sahnesini izleyip da ağlamayan varsa.. var mıdır ki? yoktur yahu. hermione o resimlerden tek tek silinirken elimi ağzıma kapatıp hıçkırdım. seriyle tanıştığım ilk günden beri kızım olursa onun gibi olsun istiyorum: çok zeki, snob, tarz, zarif, çok okuyan, çok cesur, çokbilmiş, çok çok çok.. bir ingilizle evlenirsem kesinlikle kızıma hermione adını vereceğim o kadar seviyorum hanımefendiyi.

    * big d.-harry vedasının olmayışı canımı sıktı, mutlaka olmalıydı ki kırdığım 1 puanın çoğu bundan, diğeri de muhtemelen kitapları okumayıp aşık büyücüler filmi göreceğiz diye seyretmeye gelen ve "aslında hermione harry'le daha çok yakışıyor o ginny ne öyle, ron da bi acaip" diye fısıldaşan kitleyi tatmin etmek için harry ve hermione'nin her an öpüşebilirlermiş gibi yansıtılmasından. seri boyunca bu ikilinin arasında dostluktan başka hormonal bir aktivitenin esamesi okunmaz ama filmde kah dans bittikten sonra 10 saniye öpüşecekmiş gibi bakışmaları, kah ron'un sanrısında gayet ateşli şekilde seviştirilmeleri tamamen bu kitaptan bihaber kitleyi tatmin etmek, part 2'ye gelmelerini kesinleştirmek için filan yapılmış. o olmamış.

    * harry'i alnındaki yara izinden ya da "gözler de tıpkı annesi maşallah"tan farklı olarak yüzüne kaynakla yapıştırılan gözlüğünden tanısınlar bi zahmet asdfghjklhj adam boxerla göle dalıyor gözlük gözünde, sevişiyor gözlük gözünde. çorapla sevişenlerden sonra gözlükle sevişen yeni bir tarz adeta: "6 derece miyobum hermione memelerini net göremiyorum :("

    * godric's hollow sahneleri mükemmeldi. orası neresiyle işte benim hayallerimdeki ingiliz kasabası: eski karışık evler, kilise, kar, mezarlık, ıssızlık. bathilda sahnelerinde ciddi tırstım, serinin çocuklar için olmadığının en önemli ispatıydı ki yanımda oturan 9 yaşlarındaki çocuk korkudan annesine iyice sokuldu.

    * neredeyse 2 saat süren bir filmde hogwarts kısmının, neville, luna ve ginny'nin yaşadıklarının atlanması inanılmaz bir eksiklikti. bir 10 dakika daha eklenip pekala mükemmel hale getirilebilirmiş, the tale of the three brothers'ı corpse bride, coraline tadında bir güzellikle canlandıran bu filme yakışmamış bu eksiklik..

    * luna'nın babasında (bkz: xenophilius lovegood) bir anormallik olduğunu daha bunlar kapıdan girdikten az sonra farkediyorlardı normalde, ama filmde oturup o iğrenç sıvıyı içip, adamın dede içliği gibi bir şey giymiş, yağlı saçlarıyla ciddi ciddi sıyırmış halini farketmeden saf saf dolanmaları komik olmuş. bu çocukların üçü de birbirinden zeki, yutturamazsınız.

    * düğün sahnesi çok güzel, fleur'ün gelinliği ise şahaneydi o sırada gelinle damat hariç her karakterin kafasında binlerce tikli döndüğü için hiçbirinin düğüne doğru dürüst odaklanamadığı atlanmış olsa da.
    ek: fleur'ün gelinliği alexander mcqueen imzalyımış, bu vesileyle bir kez daha long live mcqueen

    * luna'nın ne güzel saçları var john william waterhouse'un kadınları gibi, upuzun, uçuş uçuş, incecik telli. luna sen ne güzel, ne tatlı, ne sevilesi bir insansın..

    * neville, öhömm sen ne olmuşsun öyle

    * meşhur dans sahnesini de, bunların kaldığı kuş uçmaz kervan geçmez yerler için kullanılan birbirinden güzel mekanları da, o savaş halini yansıtan gri renkleri, terkedilmiş prefabrik yerleşimi, hermione'nin sıkıca giyinerek dibinde kitap okuduğu ağacı da, o anı da harika buldum. görüntü yönetmeni eduardo serra'nın ellerine bin kez sağlık.

    * "here lies dobby, a free elf". çok ağladım sana dobby. kim bilir part 2'de fred'e nasıl ağlayacağım. insanlar höykürüşüme şahit olmasın diye salon kapatıp tek başıma izlemeyi planlıyorum.

    * bizi çok sevdiğimiz ama artık fena halde masum kalmış olan harry potter main theme'den kurtaran alexandre desplat'ın da ellerine, notalarına sağlık.

    * altyazıyı hazırlayanların hiçbir şeyine sağlık filan değil, ölüm yiyici nedir kardeşim, oldu olacak "ölüm yiyişkenleri" deseymişsiniz asdfghjghj. altyazı böyleyken filmi dublajlı izleyenlere allah ya akıl fikir ya sabır versin.

    * helena bonham carter'ı ne kadar sevsek de kabul edelim ki bellatrix lestrange rolüne zerre kadar bile uymuyor, iyi de canlandıramıyor, son derece evil, bana göre voldemort'tan bile daha vahşi, gaddar, deli ve ölümcül olan bellatrix'i silip yerine komik saçlarıyla yarı sempatik-yarı deli bir tim burton karakteri çiziyor. memnun değilim, git helena ben doya doya bella'ya küfretmek istiyorum, molly weasley son hamlesini yaptığında içimin yağları erisin istiyorum, git.
    --- spoiler ---

    ingilizler iyi ki var. hikayelerinden efsanelerine, aksanlarından beyaz tenlerine kadar çok seviyorum adamları. bir kez daha anladım ki harry potter amerikalı olsa zerrece ilgimi çekmezdi, zaten o zaman harry de olmazdı, hermione granger güzelliği de. neticede minnettarız j.k. rowling, arayı daha fazla açma.
83 entry daha
hesabın var mı? giriş yap