147 entry daha
  • her cümlesiyle, kendi sözleri dışında kalan tüm yapmacıklıklar evreninin samimiyetsizliğinden kaçma hissini kana karıştıran, inzivaya çekilmesine ve ölümüne uzanan uzun sürede yazdıklarını kimseyle paylaşmamasına kendi adıma üzülmüş olsam da, o güzel ruhu ve gerçek olmaya yaklaşabileceği yere kadar arınmış varlığı sebebiyle, bu edebi yalnızlığa saklanmasında en ufak bir gariplik sezmediğim, sezemediğim, insanın gözünün içine bakarak yazan, yazar. (bir müddet sonra gözlerini kaçıracak kadar da gerçek.)

    nine short stories ile yaşam çizgisinde varlıklarının ucuna basarak yürümeye mecbur insanların, hiçbir mekana ya da zamana yabancı olmayan seslerini kelimelerinde dinlendirerek sunmuş, içimizde dokunulmadan kalmış ama üstü her geçen gün örtülmüş bazı şeyleri ısıtıp gün yüzüne çıkarmıştır.

    the catcher in the rye ile ömür koridoruna düşüp titrek ışıkların arasında kaybolup giden sayısız silik gölgeden biri olan holden caulfield'ın iç sesine bizi katarak, olması gerekenlerin, olması düşlenene nasıl bu kadar uzak kalabileceğinin sızısını ruhumuzdan söktüğü kumaşın yerine sonsuza dek dikmiş, mutluluğun yalınlığına yaklaşamayan gerçeğin kargaşasından nefret ettirmiştir.

    franny and zooey ile kendi ikilemlerimiz, bunalımlarımız, olan ama bilemediğimiz bir şeylere ulaşma arzumuz üzerine glass ailesinin üyelerinin dudaklarından dökülen sözcüklerle, bizi kendi iç diyaloglarımıza sürüklemiştir. her şeyi bir anlığına yıkıp göz yaşına çevirmenin hazzını, ayıklığını, değerliliğini sayfalardan taşan bilge samimiyeti ile zihnimize deneyimletmiştir.

    raise high the roof beam, carpenters and seymour: an introduction ile a perfect day for bananafish ile son anlarına tanıklık ettiğimiz seymour glass'in ve kendisi kadar kurgusallığına lanet edilesi ailesinin, özellikle kendi varlığının üzerine geçirmeyi uygun gördüğü buddy glass'in dünyasında bizi kaybetti. anlattığı her kısa anı, bahsettiği her küçük ayrıntı ile farklı yaşamları bizimkilerle kesiştirip içinde bambaşka hislerin hatıralarını büyüttü, hep orada olan ama imitasyon duyguların baskısıyla olmamaya zorlanmış renkleri bir şekilde doğurttu.

    seviyorum kendisini. bu dünyada yürümüş, görmüş, sevmiş, nefret etmiş olmasına minnettar olduğum insanların en güzellerinden.
163 entry daha
hesabın var mı? giriş yap