9 entry daha
  • benim nazarımda gelmiş geçmiş en iyi iki anime üstadının birlikte olduğu müthiş anime. isao takahata yönetmen, hayao miyazaki ise senaryonun sahibi. bir studio ghibli klasiği.

    anlatılanın rakunların yaşam alanlarının kısıtlanmasıyla ilgili çevreci bir öyküden çok daha ötesi olduğunu henüz ilk dakikalarda anlıyorsunuz. filmde anlatılan her öyküde, her karakterde, her grupta bir sembolleştirme söz konusu. insanlaşan rakunları anlatırken aslında modernize edilmiş toplum içinde varlığının özünü kaybeden insana değiniyor. bir nevi animal farm* tadı yakalamak mümkün.

    daha filmin başında vuruyor rakunun ağzından ilk darbeyi film: "arkadaşımın rakun kalmak istediğini fark etmemiştim."

    insan ırkının mekanikleşmiş yaşantısının baskısıyla rakunluklarını kaybetme tehlikesi ile yüz yüze gelen rakunların kimisi savaşı savunuyor. bu şekilde kurtulabileceklerinden eminler. dağa çıkıp faaliyetleri ile insanları öldürüyorlar. çarpışmalarda ölüler veriyorlar. bir kısmı uzlaşma yanlısı, medya aracılığı ile sesini duyurmak istiyor. kimisi ise diğerleri gibi değişmekten çekiniyor. değişemiyor. yalnızca rakun olarak doğup büyümek ve ölmek istiyor. ruhani bir liderin, dinin peşinde yollarına gidiyorlar. bu manzara elbette dünyada ötekileşme sonucu yok oluş ya da benzeme arasında tercih yapmaya zorlanan toplumların durumunun bir kopyası.

    "insanlar da eskiden rakundu. biri neden bunu yapar anlamıyorum. tüm bunların amacı ne? çayırlarımızı bize geri verin. yuvalarımızı bize geri verin. ağaçlarımızı bize geri verin."

    en sonunda rakunların aynı tilkiler gibi insan mevcudiyetinde bir parça olmaya mahkum olması, bazılarının uzaklarda rakunluklarını sürdürmekte direnmesi... hele ki insan şeklindeki rakun shôkichi'nin yoldan karşıya geçen rakunları gördüğü sahne.

    bu film 94 yapımı. ancak anlatılanlar belki şu an 94'ten çok daha netleşebilecek algılanma uygunluğuna sahip. her gün metrolarda, asfalt yollarda işe gidip eve dönen insanlar için şöyle diyor shôkichi biraz şaşkın biraz da acıyarak:

    "insanların böyle bir hayatı yaşayabilmelerine aslında saygı duyuyorum."

    ve rakunlar eğlenceyi sevmekten öte eğlence ile yaşarlar. olmayan bir sistemde olmayan kurallara uyarak olmayan statüleri taşıyıp arada bir eğlenceye de zaman ayırmak insanın, rakun olmayanın işidir. "eğlenmezsek rakunluğumuzu kaybederiz." rakun mizahla yaşar, filmde sıkça görebileceğiniz gibi hayalarıyla bir orduyu bile kucaklar.

    muhteşem "dönüşüm" gösterisi sırasında insanların hayret içinde etkilenmesinin ardından, bu "dönüşüm"ün mimarı olan ustanın hayatını kaybetmesi ve kendisinin anısını yaşatmak için fotoğrafının asılması. fikirlerinin takip edileceğine ant içilmesi. sonrasında insan ırkının bu "dönüşüm"ü sahiplenmesi ve değişime, güzel bir değişim arzusuna dair olan tüm ilineklerini yok gösterip onu meşru ve olağan olarak topluma yansıtması. "rakunlar bir şeyleri değiştirmek istemediler. sadece biz bir gösteri yaptık o kadar."

    ve esas olan gibi gösterilen, doğrusuymuş gibi dayatılan insan yaşamının kıyısında, köşeye sıkışmış, her adımda ezilme tehlikesiyle karşılaşan rakunların sessizleştirilmiş ayak sesleri. elbette hiç olmadığını düşündüğünüz, doğasını tamamen kaybetmiş yerlerde bile hala rakunlar var. hala birbirlerini bulup sarılarak gülebiliyorlar.

    gösteri sırasında usta(üç büyük rakundan biri) haykırıyor: "madde gerçek değildir."

    kesinlikle ama kesinlikle saf bir çocuk filmi değil. takahata her zaman yaptığı gibi beni mahvetmiştir ve sonlara doğru gözlerim yaşlı izlememe sebep olmuştur. dünyada yürüyebilmek, düşünebilmek üzerine doğanın içinden bir film.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap