• klasik muzik soz konusu oldugunda da bu kitlenin tanimi su sekilde yapilabilir :

    bu kitlenin mensuplari konserde ne calinacagindan cok kimin caldigi \ soyledigi ile ilgilenir. programda ne oldugunun, gorece, zerre kadar onemi yoktur. 'dun x caldi, cok ucurdu' bizi turu muhabbetleri cok yaparlar ve yapmayi severler. ancak o x'in ne caldigi hakkinda konusmazlar, muhtemelen konser esnasinda dahi ne caldigi hakkinda bir fikirleri yoktur. boyle sıkıcı konularla kendilerini yormazlar, uzmezler.

    bunlar nedeniyle orkestra konserlerinin konser programlarinda illa bir koncerto bulunur. bu koncerto oraya solist araciligiyla dinleyiciyi cekmek icin konmustur. konserin ikinci yarisinda calinacak senfonik yapit ilgi gormez. acik acik ikinci yaridan once konseri terkederler ve hatta bunu soyleyerek ovunurler. evet bunu yapan adamciklar vardir. bu adamciklardan konservatuar ogrencisi olanlar azimsanmayacak kadardir. bunlar genelde ilk yarida calinan yapitta solist olarak gorev alan hocalarini gozune girmek icin konsere giderler.

    bu organizmalar konser ilanlarini e-mail gruplarinda duyururkende benzer 'hassasiyet'ler gosterirler. mesela koncertant yapiti ve solisti uzun uzun yazarlar ancak orkestral bir yapitin kimi zaman adini bile yazmazlar.

    bu adamciklar yuzunden olup olmadik kisilerin konserlerine bilet bulunmaz yahut biletler asiri pahali olur. sonra 'neden bilet bulamiyoruz?neden bu kadar pahalilar?' diye dertlenirler. farkinda degillerdir ki o, kimi zaman tam anlamiyla 2. sinif, muzisyenlerin konser biletlerini pahalilandiran seylerden birisi kendi arsiz talepleridir.

    bunun guncel bir ornegi david helfgott 2011 türkiye turnesidir. (bkz: #23709999) turneye iliskin yapilan duyurularda - duyuru sayfalarinda bu 2. sinif (belki daha bile kotu) piyanistin ne calacagi konusunda bir ipucu bulunamaz. komik olan bu konserlere gitmek icin can attigini yazan ilgili zatlarda calinacak olan seylere iliskin tek kelime etmemektedir. etmezler zira oraya muzik dinlemeye degil birini gormeye gitmektedirler. bu cok aciktir. schumann calmis, schubert calmis, 2. viyana okulu, glass, penderecki hic farketmez. o calsin da ne calarsa calsindir. onemli olan cikista ve sonrasinda yapilacak olan yorumlardir :

    'vayy be iste sanat bu', 'adam asmis be abi', 'basim goge erdi' vb. .

    bunlarin gazeteci diye anilan kimi versiyonlari mevcuttur. rachmaninov'la rimsky korsakov'u ayirt edemezler ama cok begenirler. (bkz: #21933887)

    sorsaniz akillarinda bis olarak calinan flight of the bumblebeeden baska sey kalmaz.

    (bkz: #42191607)

    bir ornek: https://www.sanattanyansimalar.com/…-bekleriz/2162/

    " üç bölümlü konçertoyu bölüm aralarında dinleyici alkışları karşıladı. hemen arkamızda oturan iki orta yaşlı hanım zaten bıdı bıdı konuşuyorlardı. biri, “parça bittiğinde şef niye seyirciye dönüp selamlamıyor” diye soruyordu. içimden bir “lahavle” çekerek “böyle dinleyiciyi ben de selamlamam” diye geçirdim."

    +

    eserin [çaykovski 5. senfoni - otka] ilk bölümü tamamlandığında dinleyiciden gene alkış geldi. arkamdaki hanımlardan biri, diğerine “ee, çaykovski bitti, şimdi hangi parçayı çalacaklar” diye alkışlayarak sordu. aralarındaki sohbette konserleri çok sevdiklerini, haftaya hangi gün gideceklerini de öğrendik. ama sevmek yetmiyor, sevenlerin biraz da öğrenmeye gayret etmesi lazım.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap