17 entry daha
  • türkiye vatandaşlarının oynadığı oyun! part-3

    en son baktığınız termometre 35 dereceyi gösterir. güneş kavuruyor. ağaçlardaki yapraklar kıpırdamıyor. gerçi etrafta yaprak yok. ağaç yok ki yaprak olsun. afyon kocatepe üniversitesi ahmet necdet sezer kampüsü her yıl ağaçlandırma törenine rastlayabileceğiniz bir kampüstür. bir önceki yılda dikilen fidanlar için saygı duruşuyla başlanan bu tören istiklal marşı ile devam eder. gözler mehteran takımını arar ki, inşallah bu sene onu da göreceğiz.

    okuldan çıkmış, dolmuşa mı yoksa halk otobüsüne mi binsem diye kararsızca adımlarımı atarken, kendimi dolmuşta buldum. dolmuşa biner binmez ter kokusu ve ağır bir parfüm kokusuyla ''merhaba'' diyen insanlara iç sesimle ''yarrağı yedik'' cevabını verip, boş bir koltuğa oturdum. birkaç dakika sonra yanımda beliren bir insanla göz göze gelmemem gerektiğini bana kimse söylememişti. söyleselerdi, yemin ederim göz göze gelmezdim. yanımdaki adamın gözlerine ne diy bakayım amına koyayım! mallık bende!

    adam: öğrenci misin?
    ben: evet.
    adam: benim kızım da öğrenci.
    ben: ne güzel! (iç ses: bana ne amına koyayım!)
    adam: hangi bölümde okuyorsun?

    bu tür diyaloglarla daha önce de karşılaşmıştım. nedense bu tür diyaloglarda karşınızdaki insanın kızı, oğlu, akrabası, kaynı, her ne sikimiyse işte sizden daha iyi bir bölümde okuyor, sizden daha çok acılar çekiyor, sizden daha çok para kazanıyor, her ne bok yiyorsa sizden daha çok yiyordur. tabi bu durumlarda siz altta kalmak istemez, biz şeyler bulur, sizden daha çok şeyi olan adamın üstüne çıkmaya çalışırsınız. işte ben o lavuğun üzerinde tepinirken adam konuşmasına devam eder.

    adam: evde mi kalıyorsun, yurtta mı?
    ben: evde.
    adam: ben bu sisteme karşıyım. yurtlar çok kötü. benim kızım ilk sene devlet yurdunda kaldı. çok zorlandı. sora cemaat yurduna verdim. orada da zorlandı. benim kızım hep ders çalışır. dışarıya çıkmaz. gezmez. sadece ders çalışır. ben de ona en iyi yurtta tek kişilik oda tuttum. üç duvarda da dolabı var. 4 bin lira verdim ama, kaydı geçen yıl yaptırmıştır. şimdi tutsan 5 bin liraya tutamazsın. tabi parayı da nakit ödedim. taksit yaptırsam 5 bin liradan aşağıya tutamazsın. ben eskişehir'de oturuyorum. yıl içerisinde 10 kez geldim heralde. kızımda her haftasonu geliyor. internetten baktık, 30 kere gelmiş. ne yapacak ki burada? hem yakın. gelsin işte. sen de memlekete sık sık gidiyor musun? nerelisin?

    ben: rizeliyim. o kadar sık gidemiyorum.

    adam: hemşeriyiz desene. ben de rizeliyim. tabi rize'de yaşasam, benim kızım da o kadar sık gelemezdi. nasıl gelsin? o kadar uzun yol!

    benim iç sesim: zaten rizeli olmasaydın bileğimi keserdim amına koyayım.

    adam: neyse dediğim gibi. ben bu sisteme karşıyım. benim kızım sadece ders çalışır. benim kızıma kitap ismi vermediler. benim kızım nasıl ders çalışacak? dersler ne zama başlayacak? o da önemli değil. bir de çok zor bölümde okuyor. okusun tabi. okuyacak da!

    adam konuşmasına aralıksız devam ederken, tamamen kontrolsüzce yapmış olduğum bir şey! işte o şey hayatımı kurtaran bir hamleydi belki de! o hamleyi yapmasaydım, bunları yazamayacaktım belki de! ayağa kalktım. adama baktım. son kez göz göze geldik. ve ben hamlemi yaptım. şah mat!

    ben: hocam müsait yerde inecek var!

    inmem gereken duraktan iki durak önce indim. dolmuşa binsen binilmez, yürüsen hava sıcak. yürüdüm amına koyayım. yürüdüm. adama da, kızına da, üniversiteye de, yurda da, kendime de, aklıma gelen her şeye küfrederek yürüdüm.

    akıl oyunu! aklımızı sikme sanatları işte! sonra kendime gelmem gerektiğini anladım. telefonuma sarıldım. sevgilimi aradım.

    ben: ''aşkım, seni çok seviyorum!''

    rahat bir nefes aldım. bir yudum da ne iyi gelir diye düşünürken, bir marketin önünden geçtiğimi fark ettim. içeri girdim, girmez olaydım. sonrası, başka bir zamana...
23 entry daha
hesabın var mı? giriş yap