71 entry daha
  • -ben bu yazıyı yazmak için 2 gündür bekliyorum-

    kitabın o tam içimin içinde hissettiğim cızlatma duygusunun yarısını hissettirebildi mi? eh.. ama ben, o kadar çok ağladım, o kadar ağladım.. öyle bir ağladım ki, daha ilk sahnede başlayan "sanki 100 aydır ağlamak için bu anı bekliyormuşcasına"` :evet bekliyordum da gerçekten` ağlamam, zaman zaman katıla katıla, zaman zaman kahkaha atarak, ama filmin ortasından itibaren etrafımdaki herkesin filmden çok, benim adeta erikli suyunun dağdaki kaynağı gibi, film esnasında bir yakınının ölüm haberini almış da inatla salonu terketmiyormuş gibi ağlamama odaklanmasıyla, arkamdaki liseli kızın "ya pardon siz iyi misiniz?" demesiyle iyice çığrından çıkmış vaziyette emma ve biricik dex'ine eşlik etti.

    ve o salonda zannediyorum ki hiç kimse kitabı okumadığı için o sahnelerin bana ne hissettirdiğini anlamadan, "film iyiydi de, salonda manik depresif bi kadın vardı valla çok ilginçti.." diyerek gitti.

    içimde gözyaşıyla atılacak hiçbir şey kalmayana kadar ağladım, ağladıkça mutlu oldum, kısaca bu. ve eklemeliyim ki, beklediğim kadar kötü değildi, değildi.

    --- spoiler ---

    sizin hiç güzel bir şeye, gizemli bir şeye dönüp dönüp bakar gibi, dönüp dönüp sevdiğiniz biri(birileri) oldu mu? hiç kendinizi bir completely disaster gibi hissettiniz mi? deli gibi içip ailenizin karşısında sadece su içer gibi durdunuz mu? ve maalesef artık 17. yüzyılda bir kalede oturup bütün gün aşk acısı çekmek yerine apartmanlarda oturup bu aşkların, çöküp yükselmenin, kendini aramanın getirdiklerini bir de iş, okul, aile, çevre vb. ile harmanlamak nedir biliyor musunuz? cevap hep evetse, ve kitabı hala okumamışsanız, bu yazıyı okumayı burada kesin, gidin kitabı alın.

    filme gelirsek, bir kere dexter tam bir dexter olmuş, daha iyi bir dexter olamazmış. şu an duygusal bir konuşmanın tam ortasında olduğum için kendisinin taşlığını bir yana bırakmak zorundayım, ama yani öyle böyle değil..

    yan karakterler gayet düzgün ve özenli işlenmiş, ki benim kitapta emma'dan sonra, dexter'dan önce en sevdiğim karakter olan alison mayhew'un patricia clarkson tarafından canlandırılmış olması %100 isabetli bir seçim olmuş.
    bilenler bilir ki, alison kitabın yarısına bile gelmeden ölür ama varlığı hep kalır, ve kitabın en can alıcı bölümlerinden ikisi dexter'ın kafa bi dünya vaziyette kanser hastası annesini görmeye gitmesi ve emma öldükten sonra dexter ve babasının konserve yahni yerkenki konuşmalarıdır, "- sanki emma buradaymış gibi hayatına devam et, ben son 10 yıldır ne yapıyorum sanıyorsun?" (bu arada steve mayhew'e respect)

    --- spoiler ---

    aslında çok uzun yazmayı düşünmüştüm bu çok çok çok sevdiğim kitap ve filmi hakkında, ama birine kitaptan bahsederken de, şimdi burada yazarken de hep aynı şeyi hissediyorum: sanki kendi özelimi ortalığa çıkmışım da bağırıyormuşum gibi.. evet, çok demek isterdim "kendimi çok ilginç bir romanın çok aşırı ilginç, çekici ve hep kazanan kadın karakteri ile özdeşleştiriyorum" diye satır altı övünmeyi, ama 4 yaşında okumayı öğrendiğimden beri okuduğum zilyon tane kitaptaki milyonlarca kadından ben en çok emma morley'e benziyorum. o da aynı bir başak burcu kadınına benzemiyor mu zaten?

    ben sevdim, eksik de olsa iyi ki izledim. tavsiye ederim.
426 entry daha
hesabın var mı? giriş yap