125 entry daha
  • izleyiciyi durtuklemek isteyen bir fim.
    yazin urunu oldugu daha ilk sahnesinden belli.
    bu nedenle dusunmek, eselemek, kurcalamak gerekiyor. the island'dan farkli olarak.
    ancak dunya eskisine gore cok daha hizli dondugu icin (oyle degil mi yoksa?), bulmacali sorgulamacali kendini isin icine katmacali yapitlar pek tutmayabiliyor. zaman darliginda zor gelip eglenceli bulunmayip, kapiyi kapattirabiliyor okura, izleyiciye.

    kendi adima, ilk izlenimlerimde "hayatta kalma güdüsü"nun yoklugu, karsit gorusun savasimin direnisin yoklugu gozume batmisti.
    sonucta bir sinema filminde gerceklik, kurgusal tutarlilik, mantiksal baglar aramaya aliskiniz. mantigimiz da diyor ki, yerlileri kesen cizvitlere de, kolelige de, hayvanlarin deneylerde kullanilmasina da karsi cikanlar direnenler hep var olmustur. hayatta kalma gudusu herseye baskin gelms, gaz odalarinda bile bir incecik delikten filiz vermistir.
    (bu eksikler bir seylerin altini bos birakiyor benim icin, etkiyi torpuluyor. belki boyle olmasi gerekiyordur, ya da erisemiyorumdur.)

    durtukleme kisminin pesini birakmayalim.
    filmin bittigi, biraktigi yerden surdurelim.
    aslinda yapimin derdi baska yerlerde, sistemi ayna-ters edecegi bir egretilemenin pesinde.
    bir kurgu bilim yapimina 2050 yerine 1950'lerden girmek nedendir? buradan yola cikilabilir yapimin neyi amacladigini, neden bu yoldan gittigini sorusturmaya.
    egretilemenin pesinde, bu sorularin yanitlarinda, icinde bulundugumuz gerceklikle, bagli bulundugumuz kosullarla ilgili, bizi ayiran duvarlarla, sinirlayan cizgilerle ilgili, yuze su carpan yansimalar var .

    izleyenlerin genelde aklina "neden isyan etmiyorlar?" takilmis.
    bir kenara koymak gerek, su anda bizi izleyenlerin aklina da ayni seyin takilmadigi nereden belli?
    hani w. reich demisti ya, "asil aciklanmasi gereken, neden ac insanin caldigi ya da somurulen adamin grev yaptigi degil, neden ac insanlarin cogunun calmadigi ve somurulenlerin cogunun greve gitmedigidir."
    "neden isyan etmiyorlar?" diye soran izleyici, ya sen neden isyan etmiyorsun?

    bir gorev pesinde, bir odev bilincinde, yasamdaki sorumluluklarini bilen sinirlarini cizgilerini hadlerini ozumsemis cocukcagizlara aciyoruz.
    onlari parca parca eden, guzel yuzlerine baktiginda "et", "kan", "organ" goren 'ulusal organ bagisi sistemi' zalimligine kiziyoruz.
    kollarina bagli elektronik kelepceleri garipsiyoruz.
    peki sabahlari aynamizdan ne yansiyor?
    mudurumuz, patronumuz, dekanimiz, komutanimiz, valimiz, komiserimiz, muhabirimiz, doktorumuz, reklamcimiz, avukatimiz, emlakcimiz bize baktiginda ne goruyor? simdi oturdugunuz yerde yigilip kalsaniz, yarin sabah ne degisir bunlarin bakislarinda?
    su anda simdi, kimileri isyerlerine giriste cikista kartlarini okuturken, insancil gereksinimler icin tuvalet takip sistemi'ni kullanirken ne duyumsuyoruz?

    sanat galerileri, salonlar, piyasalar; zenginler ve kose baslarini tutmus bilgicler icin tatmin yeri. "bu zavalli yaratiklarin ruhlari var mi?", "yaraticiliklari, akillari calisir mi?" diye soranlar icten ice.
    bildiniz mi, "ormani ormanin icinden anlatmak" nicedir? ya da sait faik'in birkac on yil once sordugu, "bir yangindan sadece bir tek seyi kurtarabilecek durumda olsaniz 'la joconde' tablosunu mu kurtarırdınız, yoksa bir zenci cocugunu mu?” sorusuna ne yanitlar almistir?

    kendi egitim aldiginiz kurumlara, ogretmenlerinize yoneticilerinize bir baktiniz mi hailsham'i, oranin ogretmenlerini, mudiresini gaddarlikla suclamadan once.
    ogretmenleriniz ki, vatana millete hayirli evlatlar yetistiren. gerektiginde sehit suheda, kinali kuzu. saci giyimi ahlaka uygun. oturmasini kalkmasini bilen. oldu tecavuze ugradi, yine bile gikini cikarmayacak, edepli uslu kendi sehpasini sessizce tekmeleyecek. kimi aciktan vatana millete zararli cocuklar yok edilsin diye dusunen, gereginde polisi askeri zararli tohumlarin uzerine capalamaya gonderen. kimi bunu alttan alta duyumsayan, duyumsatan.
    okuttugu kitaplarda; atalarinin kilicindaki kan lekelerini opmeyi gorev bildirecek, evdeki silahin namlusunu agzina sokup cikarmaktan zevk aldiracak meseller gizli.

    hailsham'da uydurulmus o aptalca oykulere masallara kanan cocuklara gulmeden, "citlerine disina bunun icin mi cikmiyorlarmis?" demeden, "sahiden ruhlarinda ask oldugunun anlasilacagina, bunun icin birkac yil kazanacaklarina inanmis bu bunlar?" diye soylenmeden once, "cinler", "periler", "mizrakli ilmihaller" neremizde duruyor bir dusundunuz mu?
    siz nicin sinirlarin icindesiniz ornegin? tuttugunuz takima bagliliginiz, inandiginiz dinin kurallari, saygi duydugunuz kisiler, dogru buldugunuz politikalar. gercekten, sahiden, neden?? fisiltiyla kendi kendinize de olsa nedir yaniti? neden oturuyorsunuz su anda burada, neden duruyorsunuz orada?

    dostoyevski, "eger bir kentin mutlulugu, her gun bir kucuk kizin iskence gormesine bagli olsaydi hangisini tercih ederdiniz?" diye sormustu, konformizmi durtuklerken.
    guantanamo'ya, irak'a, diyarbakir cezaevi'ne, pozanti'ya filan girmeyelim hic.
    sokakta yururken gordukleriniz yetmez mi? gazetelerde ucuncu sayfalarda, haber bultenlerinde karsiniza cikanlar? mutsuzlar, dislanmislar, asagilanmislar, ezilmisler, "hayatin sillesini yemisler". bir avuc insanin zevki sefasi sursun diye aclikla, cehaletle, yoksullukla, yoksunlukla bogusan milyarlarca insan. temiz suya, temiz tuvalete erisemeyenler. yarin sabah nereye uyanacagini bilemeyenler. sabaha sag salim cikacagini, pazar yerine sag salim varacagini bilemeyenler. temiz giysilerini giyip cikip kirlarda sahillerde dolasamayanlar. issizler. kimsesizler. borcundan nefes alamayanlar. can sikintisindan bogulanlar. kimselerce anlasilamayanlar.

    bir yerlerde yaktilar diri diri, "yok baska bir cehennem yasiyorsunuz iste" diyenleri.
    bir yerlerde kanali degistirip gectiler.
    bir yerlerde yakaladilar, boyunlarina zil takip saldilar ormana, ac kalsinlar diye.
    bir yerlerde koseye kistirip sovduler, dovduler.
    bir yerlerde sabah dortte yagmurlarla surduler.

    yeserdi mi cehenneminiz?
270 entry daha
hesabın var mı? giriş yap