37 entry daha
  • --- spoiler ---

    gençlerin tatilde parça pinçik olması konulu filmlerde benim her zaman düşündüğüm şu olmuştur;
    " gençlik! orada burada her bulduğunuz yerde sevişmeyin. bakın böyle kötü durumlarda bir tek bakire ve uyuşturucu kullanmayan kurtuluyor. o yüzden ahlaklı olun, uyuşturucu kullanmayın akıllı olun lan!"
    hatta daha türkçesi ile;
    "gençlerimiz dindar olmasın da tinerci mi olsun"

    halbuki ben çok yanlış düşünmüşüm. aslında bu filmlerdeki olay eski model olimpiyatlardan ibaretmiş. bir şiddet ve korku olimpiyatlarından.
    kanla dolan şekillere dikkat edin. onları kanla doldurmaya çalışan madalya peşindeki ülkeler ve her ülkenin özellikle amerika'nın en iyi yaptığı spor branşları. şiddet ve dalavere. ama bu olimpiyatlarda olmamızın ulvi bir sebebi var. (olmasa şaşardık.) ülkelerce yaptığımız şiddet ve manyaklıklar daha büyük gazaplardan koruyor bizi. tanrıların gazabından.

    amerika bu korku olimpiyatlarında filmde de görüldüğü üzere açık ara lider. en yakın rakibi gösterilen japonya'nın elinde sadece küçük ve siyah saçları yüzünü kapatan bir kız öğesi varken amerika'nın elinde bir karabasanlar ordusu var.

    toplumların kendi içlerinde yarattıkları korkuları ve korkularına karşı savaşırkenki kültür farklarını da bu filmde görebilirsiniz. filmde ilk başlarda japonya'da abd'li gruptan yaşça çok küçük ve sadece bir sınıf içinde kapana kısılmış zırıl zırıl ağlayan, ne yapacağını şaşırmış bir avuç çocuk görüyoruz. sonra o bir avuç çocuğun o krizden başarı ile pozitif bir yaklaşım ile galip çıktığını; kötülüğü bir kurbağaya dönüştürdüklerini görüyoruz. şiddete yenilmiyorlar, üzerine negatifi pozitife çeviriyorlar. filmimize göre bu bir başarısızlık. hatta abd'li yetkili japonların bunu hiç beceremediğini söylüyor. ki kendilerinin bu alavere dalaverelerin, şiddetin kralı olduğunu da ekliyorlar. japonya cephesinden abd cephesine geldiğinizde de bunu zaten görebiliyorsunuz. burada ancak şiddet üstüne şiddet uygulayarak, belki, galiba hatta hiçbir zaman yenilebilemeyen karabasanlar ordusu var. işte bu yüzden kan ile beslenen tanrıların mabedlerinin tam da abd'lilerin altında olması şaşırtıcı değil. bu bakımdan filmde sağlam bir amerika politikalarına eleştiri olduğunu düşünüyorum.

    bu filmde korku filmi klişelerinin neredeyse hepsini görüp aynı zamanda nedenlerini öğrenmiş oluyoruz. neden saçma salak yerlerde sevişme ihtiyacı duyuyorlar* ya da ellerindeki silahı/bıçağı tam da en gerekli olduğu zaman niye yere atarlar gibi (alentrik veriyormuş ibinalar!)
    klişe derken buna bu filmlerde kullanılan müzikleri dahi dahil etmemiz gerek. bu konularda bence gayet doyuru bir film olmuş. muhtemelen prodakşın şirketinin anlaşmalı olduğu tüm öğeleri de görmüş olduk. hellraiser çakması da olsa gördük yani. ben sonunda alien'ı bekledim onun yerine ripley çıktı. hiç fena bir gönderme değil.

    yalnız film bence bu kadar klişeyi farklı şekilde açıklarken ve kullanırken bütün dünyanın makarası haline gelmiş bir klişeyi de bilerek dalgaya alıyor ve ezip geçiyor. o da dünyayı kurtaran amerikalılar. tüm dünya şiddeti yaymakta, kurban vermekte başarısız olunca, tüm korku olimpiyatlarının yükü amerikalılara kalıyor fakat işler istedikleri gibi gitmiyor. öyle böyle sıçmıyorlar.

    belki bu film ile onlar bile algılamaya başlamışlardır. bilinmez tanrılar için yapılan şiddet, şiddeti doğuracak ve böyle giderse önce onları sonra dünyayı yok edecek. belki düzeliriz hep birlikte???

    inşallah coming soon...

    notlar:
    *oynayan herkes bence çok başarılı idi.
    *atletin ölümünden önce, filmin başında o kuşceğizin cız bız olmasını görmeyeydik iyiydi. o ölüm daha beklenmedik olurdu. güzel olurdu.
    *balık adam isteyen bilim adamına yine kült korku filmlerinden olan wishmaster aracılığı ile seslenelim;
    - ne dilediğine dikkat et!

    --- spoiler ---
204 entry daha
hesabın var mı? giriş yap