3 entry daha
  • sevan nişanyan'a göre ulus kelimesi buradan gelmekteymiş (bkz: elifin öküzü ya da sürprizler kitabı). eski türklerde devletin başındaki kağan ölmeden önce ülkeyi oğulları arasında üleştirirmiş. nişanyan'ın laf sokma ekseninde söylediği birkaç şeyi geçersek... moğolcada "ş" sesi olmadığı için kelime "ulus" olarak yerleşiyor. cumhuriyet döneminde de millet kavramının yerine, uysa da kodum uymasa da hesabı moğolcadan tekrar geri alınıyor. etimolojik hikâyesi bir yanda dursun, bu "üleştirmek" meselesi bana başka bir şey çağrıştırdı.

    türk devletlerindeki kısa ömürlü olma sorununun kaynağı bu mudur veya tek sebebi bu mudur bilmem ama en son anadolu selçuklu devleti'nin de çok kısa süren macerasından sonra osmanlı devleti'nde ta osman gazi'den başlayarak bu konu hakkında çok hassas davranıldığını biliyoruz. bunca şeyin üzerine bir de fetret devri tecrübesi yaşanınca özellikle fatih'le beraber iş beşikteki kardeşin katline kadar uzanıyor. payitahta ortak olabilecek herkes bir şekilde bu uygulamadan nasibini alıyor. yavuz'un bütün sülalesini ortadan kaldırdıktan sonra bu âdeti çıkaranlara lânet okuduğu söylenir. keza aynı şekilde kanuni'nin torununu boğdurduktan sonra cenaze namazını kılarken hüngür hüngür ağladığı vs. standart bir söylemle "dönemin şartları" falan deyip de olayı normalleştirmek gibi bir niyetim yok ama "cani ruhlu padişahlar" gibi başka bir indirgemeci söylemle de açıklanamayacak bir durum diye düşünüyorum. yani adam zevk olsun diye yapmıyor bu işi; onun için katlanılması gereken bir zorluk, ödenmesi gereken bir bedel... cem sultan'ın ülkeyi paylaşalım teklifi karşısında ağabeyi bayezid'in duyduğu ikrah da bunun göstergesi. muhtemelen böyle bir durumdansa tahtını cem'e terk etmeyi yeğlerdi.

    peki, bugün iliklerimize kadar işlemiş olan bölünme korkusu? o başka bir vetirenin sonucu ortaya çıkan bir psikoloji ve uzun uzun üzerinde durulması gerekiyor. ama muhakkak ki kökü bir yerlerde buna da dokunuyordur!
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap