232 entry daha
  • bir kere yaptığım, kalbim durduktan ve o kahrolası doktorların yeniden çalıştırmasından sonra haftalarca komada kalıp yaşama(ma)ya geri döndüğüm eylem.

    insan hayatında en az bir kere ölmek istemiştir. bende öyle zamanlarımdan birindeydim. -evet, ben yüzlerce hatta binlerce defa düşündüm.- oturdum birkaç kişiye mektup yazdım. neden öldüğümü ve ben öldükten sonra nasıl üzülmeleri gerektiğini.
    evet, bencilce bir yaklaşım olarak görülebilir bu yaptığım ama hayatında ilk kez bencillik yapan bir insan için son zamanında bu kadar şımarıklık hoş görülebilir bence.

    neyse ne diyordum, hah oturup düşündüm kimlere yazmalıyım diye. o kadar kişiden (zaten hayatımda bir elin parmağı kadar kalmış kişiler bunlar) 3 kişiye yazdım. bunlardan birisi bonibon jovidir. diğerleri sadece hak kalmasın helallik filan diye öyle teferruat yani.

    inanır mısınız insanlar ölmek isteyen insanları anlıyorlar. ağzını açmasan bile sanırım ölüm kokusu kaplıyor tüm vücudunu. kendi kokunu bile tanıyamıyorsun. ama diğer insanlar sendeki kokunun farkına varıyor. ağır bir koku demek ki. çünkü yüzleri bembeyaz kesiliyor karşında. belki de seni o çizgiye getirenlerden biri olmanın verdiği rahatsızlıkla, kendine bir şey yapmandan korkuyor.
    ne kadar sevimlisin… sanki bilmiyoruz biz senin korkunun benim ölüp gitmem değil de geride sana bırakacağım vicdan sorgusu olduğunu.

    eğer daha önce ölmüşsen bir daha ölümü çağırmak ilkinden çok daha zor. çok daha fazla cesaret gerekiyor. bu sefer hangi yöntemi kullanmalıyım? sakat kalmadan işi hızla en az acıyla nasıl bitirebilirim vs vs. zor bu işler hacı öyle göründüğü gibi kolay değil.

    ilk iş ölüm şeklini belirlemektir. en çetrefillisi de bu zaten. karar verdikten sonra sıra vasiyetnameye kalır. işte nerde ne şekilde gömülmek istiyorum? gömülmek istiyor muyum gibi. en sevdiğin eşyaları kime bırakacağın gibi şeyler de içine gark olur. senden kalan eşyaların ihtiyaç sahiplerine bırakılması için birini tayin etmelisin ama kimi? bunların hepsi bittikten sonra ya hemen icraata geçersin. ya da benim yaptığım hatayı yaparsın; bir gün daha beklersin.

    yatağa yattım, son kez kendi yatağıma. bunun huzurumuydu bilmiyorum ama ilk kez huzurlu bir şekilde uykuya daldığımı hissettim. aslında bu bile kafamı karıştırmaya yetti ama umursamadım. ne de olsa yarın akşam için randevu defterimde” 20.00 azrail ile buluşma” yazıyordu.

    bilinçaltımın mı yoksa başka bir şeyin oyunu mu asla bilemeyeceğim bir rüya gördüm. böyle film gibi… hayatımda sevdiğim ama en sevdiğim iki kişi girdi rüyama. biri hep yanımda olan ama çok uzun zamandır artık olmayan, diğeri hiç görmediğim ama en az öbürü kadar sevdiğim. kıymetliler. kıymetlimisssss…

    hiç uyanmak istemedim okuyan arkadaşım. o şekilde sürsün gitsin ve ben hiç uyanmayayım istedim. hatta bir ara öldüğümü düşündüm. ama yooo her güzel şeyin olduğu gibi bununda sonu vardı alarm zili olarak lafadiyezle son buldu.

    işte eğer buraya kadar okuduysan arkadaşım neden hala yaşıyor olduğumu merak ediyor olmalısın. bir gün öyle bir rüya görürsün ki, umut etmeye devam edersin. çünkü o gördüğün rüya herkesin “rüya” olarak gördüğü ama “umut” ettiği bir rüyadır. eğer rüyandaki adam o kadar yokluk, sefalet, umutsuzluk, muhalifler, düşmanlar çevresini sarmışken başardıysa, sen ne yaşıyorsun? ne yaşadın? nasıl pes edersin?

    kimi mi gördüm rüyamda; mustafa kemal’i… annemi…

    ve ben mustafa kemal’le birlikte ülkeyi kurtardım.

    benim ülkemi...

    aydım.

    tüm hayatımı elimden alanlara inat; yeniden bir ülke kuruyorum kendime. takdir edersiniz ki ülkemde istediğime vize, ambargo uygulama hakkım var. ayrıca müzakerelere de açık değilim. kimsenin toprağında gözüm yok ama ülkeme mülteci girmek isteyenlere eskisi gibi “iyi niyetli” davranmayacağımı buradan yazılı olarak ilan ediyorum. her türlü mühimmatla saldırıya geçeceğim. hiç acımam yok artık. bazı hoşgörülerimi sözde “insanların hak ve hürriyetlerini hiçe saydığımı” öne sürerek işgal edip mahvettiğiniz ülkemde bıraktım. yeni ülkem ise eskisi gibi “demokrasiyle” değil “monarşiyle” yönetiliyor.

    düşün bir kere eğer eskiden “öyle” olmasaydım, tüm bu sikimsonik insanlar ve hayal kırıklıkları için kendimi öldürmeyi düşünebilir miydim?

    şimdi “böyle” olduğum için gururlu değilim ama “öyle” olmak onlara orgazmın doruklarını yaşatıyorken, beni derin buhranlara sürüklüyordu.

    anlatabiliyor muyum?

    eğer intihar etmeyi düşünüyorsan ve bu yazıyı okuduysan bi kere daha düşün..

    ya da düşünme boşver siktir et..
1479 entry daha
hesabın var mı? giriş yap