3 entry daha
  • olabileceği şey, olduğundan çok daha güzel olan bir diğer film. ama bu filmin farkı, olabileceği şeye bu kadar yakınken pes etmesi. insan da ister istemez kederleniyor.

    işlediği konulara azıcık daha yüklenseydi, hikayeyi biraz daha anlam bütünlüğü içerisinde yansıtsaydı; yani senaryo itinalı olsa ve yönetmen gözü de bi işe yarasaydı tam bir 90lar rom-comu olurdu. hem de 90lar süpernatürel rom-comu. ve ben de burada "90lardan sonra ilk defa hocus pocus ve practical magic meets sleepless in seattle ve when harry met sally tadı aldım" derdim. bu kadar da üzülmezdim. ayrıca ilk iki cadılı-büyülü film de pek parlak değil*. ama filmde görsel olarak ciddi 90lar estetiğini hissettiğim için ekstra üzüldüm, çünkü bu iki filmin** olamadığı derecede iyi bir film olabilirdi.

    konu olarak da temelde iki uç var: alicia silverstone hanım kızımın geçmiş zamanlarla* dolu hikayeleri ve krysten ritter'in (90larda uyanışı ile) güncel new york zamanları. ikisi de genişleyebilirdi. sadece goody'nin mesajlaşmayı anlayamaması tek boyutluluğunda yani noktasında kalmamalıydı. en azından iki boyutlu bir doğru çıkabilecek bir iş. bu nedenle üzüldüm. film, kendini, o şahane 90lar sıcaklığını vermeye ramak kala salıveriyor. kadın kaç zamandır vampir, bir sürü fad geçirmiş, moda atlatmış, insan tanımış... mesajlaşmaya anlam verememe gibi teknolojik sıkıntıların sürekli belirtilmesinden kat kat fazla detaya sahip olabilecek elverişlilikte bir hikayeden bahsediyoruz, derdim bu.
    ha, şimdi afiyetle yemiyor musunuz, yiyorsunuz. ama bu kadroya ve senaryoya (en azından fikre) çok daha iyi bir iş çıkarabilirlerdi. yoksa 90lar hissini ucundan alıyorsunuz, dahasını istemenizle kalıyorsunuz.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap