24 entry daha
  • bir taciz nelere yol açıyor dedirten filmdir. şerefsiz, "sen benim çalışanım değil malımsın" görüşündeki büyük patron sarışın, seksi bir kadını taciz eder. kadın içine sindiremez ve adamın yüzüne suyu çarpar. pazartesi işten kovulur, zira herkesin önünde patronunu küçük düşürmüştür. tacize bir şey demese, sesini çıkarmasa bu tacizler tecavüze kadar devam edecek, sesini çıkarırsa işten atılacak. görünen o ki en iyisini yapmış adamı rezil etmekle. burada durmak gerek. işçi sınıfının sinemadaki gururu ken loach (kendisi benim için bir sürü hollywood yönetmeninden daha değerli, zira sorunlara parmak basan sinemayı eğlendiren sinemadan daha çok önemsiyorum) bu filminde kadınların iş hayatında hala "arzu nesnesi" olarak görülmelerine değiniyor bu sekanslarda. aklıma hemen billy wilder'in çok sevdiğim the apartment'i geldi. bu filmde wilder bu konuya daha fazla odaklanıyor. görünüşe göre aradan geçen 53 yılda (yarım yüz yıldan fazla) değişen hiçbir şey yok. şerefsiz ceo'lar, çalışanlarını tecavüz/taciz etme hak(!!)kına sahip olduklarını düşünüyorlar hala. kadınlar hala yükselebilmek için bu tür "küçük" (!) tacizleri hoş görmek zorunda kalıyorlar. neyse, böyle bir dünyada, "dünyanın en özgür ülkesi"nde (ingiltere) taciz edilen bu kadın sabah işten atıldığını öğrenir ve sinirini işçilerden, garibanlardan çıkarır. tabi herkesin gücü altındakine yetiyor. para hırsı ile dolup taşan angie işçileri sömürmeye, sömürdükçe daha da sömürmeye başlar. doymak bilmez angie, empati yoksunu angie, vicdansız angie, allah belanı versin lan. şıllık. filmdeki bu taciz sekansında angie'nin yaptığı hareket için (patronun yüzüne suyu çarpmak) "ellerine sağlık" diyoruz ama bir süre sonra angie'nin gerçek yüzünü görüyoruz. kendisine taciz edildi diye haklı olarak çok bozulan angie bir kaç sahneden sonra "çok azdım, haydi işçilerden birisini çağırıp onlarla düzüşelim" der. şıllık angie, orospu angie, allah belanı versin lan.

    loach abimiz bu filminde belirttiğim gibi hayvanlar gibi çalışan, ihmalkarlıklar yüzünden ölen/ölümden dönen garibim işçilere odaklanıyor hep yaptığı gibi. ama bu işçilerin sefil(leştirilmiş) hayatlarını işçilerin gözünden değil de, onları sömüren bir kadının gözünden anlatır. bir kaç kuruş için hayvanlar gibi çalış, sonra hak ettiğin o parayı alama, "pardon!" densin sana. ne yazık ki sistem bu şekilde işliyor. elinde avucunda ne varsa alır bu sistem, aldıklarını iade etmez, seni sömürenler 4x4'lere binerken sen bir iş kurumundan diğerine sürünüp durursun. bir ekmeğin hayalini kurarken sen onlar hesaplarındaki sıfırların yanına bir kaç tane daha eklemenin peşindeler. özgür bir dünyanın adaleti. bu çarpık sisteme sesini çıkarırsan thy'deki gibi kapının önünde bulursun kendini. grev hakkınız tabi ki var ama kullanmamak koşulu ile. bu sistem köle istiyor ve istediğini elde ediyor yarattığı muhteşem döngü ile. sesini çıkarırsan işten atılırsın, çünkü ikamen var, değerli değilsin sen bu kapitalistler için. seni sömürürler, bir makine gibi kullanırlar, iş yapamayacak duruma geldiğinde kapının önüne koyarlar. filmin sonlarına doğru angie'nin evini basan adam bu durumu sağlam bir şekilde ifade ediyor.

    umutsuz bir film bu film. daha doğrusu loach abimiz umutsuz. umutsuz olmakta da sonuna dek haklı. bu sistem değişmez, bu sistem düzelmez. film başladığı gibi bitiyor. başlangıçta anlamsız kaçan o mülakat/işe alma sekansları finalde anlam kazanıyor. oğlu ile tehdit edilen angie gene bildiğini okumaktan vazgeçmiyor ve yarattığı çarpık sistemi için (bu sistem kendisini ve oğlunu da tehdit ediyor olsa da) teeeee ukrayna'ya kadar gider. oradan yeni köleler alıp özgür dünyanın en özgür ülkesi ingiltere'ye döner. bu kez işini sağlam tutmuştur. para versek de cıngar çıkarmayacaksın, susacaksın, firavunun kölesi gibi davranacaksın. yoksa seni gönderirim ingiltere'den. yapar vallahi. sözün özü bilmediğimiz şeyler söylenmiyor ama gazetelerde okuyup pek etkilenmeden geçtiğimiz (kanıksandı artık. "bugün tersanede bir işçi işini yaparken düşüp hayatını kaybetti" tarzı haberlere alıştı millet, alışmasa ne olacak ki? bak bunu yazınca aklıma siyasiler geldi. bu şekilde ölen insanlarla dalga geçebiliyorlar hepsi) bu olayları birebir yansıtması etkiliyor. sinemanın gücü. görüntü, yazıdan daha etkileyici. loach da bunu çok doğru bir şekilde kullanıyor. özetle izlenmeli bu film.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap