33 entry daha
  • yaklaşık yüz bin kişinin yaşadığı, ingiltere'nin en küçük şehirlerinden biri. saksonların bir zamanki başkenti. ortaçağ havasını neredeyse aynen korumaktadır. ülkenin güneyine doğru, başkent londra'ya trenle bir saat uzaklıktadır. hampshire bölgesinin önemli bir kentidir.

    pazar sabahları ve çarşambaları birer saat kadar, çok karmaşık ve neredeyse çılgın bir usulde çan çalan katedrali ortaçağ avrupa katedrallerinin en büyüğüdür. içinde saatlerce gezebilirsiniz ve hiç sıkılmazsınız. bazen muhteşem ışık ve ses gösterileri düzenlenir burada. diğer şehirlerden ve dahi ülkelerden akın akın turist gelir. katedral ve dev gibi bahçesi, kentin kalbidir. yazın azıcık güneş çıkınca herkes buraya serilip güneşlenir şortlarıyla ve bikinileriyle.

    mecburiyet caddesinin adı, tahmin edilebileceği gibi high street'tir. ayrıca, eskiden yahudilerin yaşadığı jewry street de ikincil derecede önemlidir. şehrin her tarafında bir çok anglikan kilisesi bulunur. refah seviyesi yüksek, daha çok orta-üst gelir seviyesinde insanların yaşadığı bir kenttir. ama herkes her türlü işi gocunmadan yapar.

    winchester üniversitesi ve southampton üniversitesi'nin school of art kısmı buradadır. winchester college da çok meşhur, çok eski bir mekteptir.

    yeşilliği bol bir yerdir burası, değişik ötüşlü kuşlar sabahları koro halinde öter. arabalar korna çalmaz, arabalar sık yağan yağmura rağmen kirlenmez, arabalar hızlı gitmez, arabalar yol verir. çok ilginç bir yağmur yağar bazen, bizde olmayan bir yağmur. sprey gibi, ıslatmayan, hoş bir his veren yağmur. adını unuttum. itchen nehri üzerinde çok ama çok eski bir değirmen vardır, hala faaldir. ortaçağ'da şimdikinin iki misli genişlikte olduğu bilinen bu nehir boyunca yürüyüş, yürüyüşçüye masalsı bir atmosfer sunar. yürüye yürüye yazar jane austen'in evine varırsınız. mezarı da ketedralin içindedir. katedral etrafında şu sıralar christmas market kuruludur. kral arthur'un yuvarlak masası da bu kenttedir, kentin sembolü kral alfred'in elinde kılıcıyla, devasa ve yüksek heykeli de.

    gastronomi açısından bayağı iyidir. bir michelin yıldızlı the black rat isimli lokantanın yanı sıra, dünya mutfağı uygulayan ve sunan onlarca güzel lokanta vardır. çıplak şef jamie oliver da yakın zamanda bir yer açtı burada bir ortağıyla. the royal oak adındaki pub, ingiltere'nin en eski pubı olarak ünlenmiştir. bütün ale çeşitleri emrinize amadedir.

    açık hava marketleri çok sık kurulur, pazar günleri de pazarı vardır. marks&spencer, primark, debenhams, sainsbury's gibi department store'ları halkın hemen hemen bütün ihtiyacını karşılar. tren istasyonu, şehir müzesi, askeri müzeleri görmeye değer yerlerdir. kürtlerin işlettiği bir kebapçı bile var ama denemedim.

    southampton, salisbury, portsmouth, basingstoke gibi hampshire kentleri çok yakındır. duvarları yosunlu, sakin, bitişik nizam iki katlı evlerden oluşan huzurlu mahalleleri, birer tanecik de olsa sineması, tiyatrosu ve kütüphanesi, bir de kederli ve asil bir mezarlığı vardır. öğrencilerin yoğun yaşadığı bir yer olduğundan, insanları yabancılara alışkın ve saygılıdır. hoş, böyle olmasa ne olur? saygılı ingilizler kimseye farklı davranmazlar ki.. geleneklerine çok bağlı bir ülke olan ingiltere'nin ve bu sayede haklı bir saygınlık kazanmış bir halk olan ingilizlerin hoş, küçük, tatlı bir kenti işte..

    avrupa'da yaşarsam bir gün, tercih edeceğim yer.. insan burada, frenklerin ''yaşamanın tatlılığı'' dediği (bkz: douceur de vivre) hissi duyuyor kalbinin derinliklerinde..
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap