541 entry daha
  • futbol kimlikler yaratan ve bu kimlikler üzerinden düşünülmesini sağlayan bir spordur. mesela badmintonda da karşıda bir veya iki rakip vardır fakat, rakibe üstün gelme düşüncesinden çok, elzem olarak oyunun her bir anında oyuncu kendisinin koşullara nasıl cevap verdiğini yine bizzat kendisi tarafından ölçmelidir. dolayısıyla kişi için karşıdaki rakibin bir başlama uyarısı yapması yeterli olur. oyunun devamı yetenekleri kullanarak rakibi yenme değil; rakibin koşullarıyla yetenekleri denkleştirme girişimdir. dolayısıyla (badminton burada bir semboldu) kadim doğu dinlerinden çeşitli nüveler taşıyan bir çok oyunda galibiyet amacından çok kişinin kendisiyle mücadelesi, kendisine ilişkin farkındalığı ön plandadır.

    genellikle basit olarak tanımlanan bu oyunun ve devamında gelen söz konusu ''çok da basit olmadığı'' görüşünün akabinde neden böyle olmadığının pek de açıklanamaması; aman büyüsü bozulmasın çekincesini cemal bali akal özgürlüğün geleceği yoktur'da bir paragrafta kırmıştır:

    "ve julius için hegel'e karşı spinozacı olmak aynı zamanda futbola da karşı olmaktır: 'ben julius; yirmi yıl sonra, etik yeniden damarlarımda akıyor, çünkü en amansız düşmanım geri döndü. ve köpek diyalektiğin en kötü icadı ile uzlaştı: futbol. normal çünkü hegelci'. dört bir yanda 'gol! gol! gol!' çığlıkları yükselen anlamsız bir dünyayı anlattığı ikinci romanının her bölümüne futbola saldırarak başlayan pouy'a göre futbol ahmak-çılgınlar yaratır. 'artık bayraklar değil, atkılar, gösteriler değil, maçlar, seçimler değil maç sonuçları önemlidir.' insanlar birliktelik ve dayanışma duygularını, yalnızca meksika dalgasıyla dile getireceklerdir artık ve sunucular her defasında, bunun ne kadar görkemli bir görüntü olduğunu, gözyaşlarıyla anlatacaklardır. evrensel kardeşlik! ama bu sahte kardeşlik, dile getirilmesi ve aktarılmasındaki bayıcı yavanlığın, sığlığın ardında, çok daha zavallı, ama tehlikeli bir şeyi gizleyecektir: ayrımcılığın her türlüsü. meksika dalgasının sözde evrenselliği, yerini hemen, önce ulusal, sonra etnik, dini ve ataerkil nefrete, kine tutuculuğa, farklı olan her şeye duyulan kör öfkeye bırakacaktır. öyleyse spinoza futbol düşkünlerini de birinci tür bilgiye gönderecektir: herhangi bir şeye düşkün olanlarla ve tüm düşkünlüklerle''.

    dolayısıyla imajlara, kimliklere tutunmak farklılıkları görünür kılmaktan öte stereotipleri ve hazır kalıpları, davranışları, duygulanımları ortaya çıkarmaktadır. imajları, başlangıçtan şimdiye değin olmuş veya olan tüm karşılaşmaların bir sonucu ve bakiyesi olan kişiliği soyup çıkarma cesareti gösterelim bakalım altında ne varmış... aslında söz konusu sorgulamadan tam da böyle kaçınılıyor, imajlar, hazır kimlikler yaşama karşı, sımsıkı tutulan dallar haline gelmiş durumda.

    (bkz: özgürlüğün geleceği yoktur)
795 entry daha
hesabın var mı? giriş yap