117 entry daha
  • ilk izleyişimden yıllar yıllar sonra, filme dair pek az şey hatırlar haldeyken, fatih akın'ın istanbul'daki müziği konu alan belgeseli crossing the bridge the sound of istanbul'u izleyince aklıma düştü bir anda bu film.

    gezi parkı direnişi'nin sürdüğü bu güzel/kötü/karışık günlerde şüphesiz ki istanbul'a dair yeşeren ümitlerin de etkisiyle; beyoğlu'nun ara sokaklarında yaptığımız direnişlerin üzerine crossing the bridge'i izleyince; orada da istanbul sokaklarını, boğazını, insanını görünce hafızamın tozlu nöronlarından çıktı anlat istanbul. öyle olunca da tekrar izlemek kaçınılmaz oldu.

    ve izledim... beş farklı ve ilintili hikayeden oluşan bu filmi. öncelikle, yeni fark ettiğim şekilde, yirmi birinci yüzyıl türk filmlerindeki en sağlam kadro var belki de bu filmde. bu kaliteli oyunculardan da gayet kaliteli performanslar izliyoruz. hikayeler de gayet başarılı ama ben onlarca kez belirtilmiş oyunculuk ve senaryoya övgüyü bir kez daha tekrarlamak istemiyorum. bu filme dair bahsetmek istediğim şey istanbul tabii ki...

    direniş günlerinde belki de en yoğunundan yaşadığımız istanbul'daki çatışma ve yardımlaşma hallerinin iç içe geçmişliğini gördüm bu filmde bir kez daha. bir yanda şehrin kokuşmuşluğu, akbabaların acımasızlığı; öte yandaysa çıkmaza giren garibanlara yardım etmeye çalışanları gözlemleyebiliyoruz. hikaye her ne kadar biraz gerçek üstü görünüp izleyicinin kendiyle özdeşleştirebileceği fazla nokta oluşturamasa da, insana empati yaptırırken içine hem acıma, keder hem de ümit dolduruyor.

    hele ki pamuk prenses ve yedi cüceler bölümünde azra akın ile cücenin beyoğlu'nun dolaştıkları ara sokakları, geçtikleri pasajları, indikleri tünelleri insanın içine işliyor oraları onlarca kez arşınlamış biri olarak. özellikle indikleri tünellerde dolaşırken, inşaat halindeki merdiveni çıktıkları anda "burası şişhane metro durağı mı" diye kafamdan geçirmemin akabinde inşaatın içinden şişhane'ye çıkmaları yüzümde garip bir gülümseme bıraktı. filmi izledikten sonraki o bölgeye ilk gidişimde o durağında orada, şişhane metro çıkışının yanındaki, istiklal caddesi'ne götüren merdivenlere bakarak kısa süre durakaldım, cüceyle yan yana hüzünleniyormuşçasına...

    - - -

    son olarak bu filmi underrated olarak tanımlamak istiyorum. imdb'de 7.2 puan alması benim için zaten bir hayal kırıklığı. sözlük'teki öteki türk filmleriyle entry sayısı kıyaslamasına gideceğim ama onu da pek beceremiyorum, zira kıyasın iyi yapılması için 2000'li yıllardan olan ama çok yeni olmayan bir film (mesela kaybedenler kulübü olmaz) seçmem gerekiyor sözlüğün dönemlere göre değişen popülaritesi açısından. gidip g.o.r.a., hababam sınıfı gibi popüler kültür komedileriyle kıyaslayamam zaten. vizontele ve organize işler de komedi ağırlıklı filmler olduğundan kıyası uygun görmüyorum. bu filmin karşılığı olsa olsa babam ve oğlum'dur ama gerek imdb puanı gerekse de sözlük'teki ilgi olarak onun çok altına kalmasını yediremiyorum kendime (with all due respect to babam ve oğlum).

    favori birkaç türk filmimden biridir.
80 entry daha
hesabın var mı? giriş yap