8 entry daha
  • eğitim ve öğretimin ikisinin de hakkını veren, size gerçekten ingilizce öğreten okul(du).

    o zamanlar en iyiler gelirdi sadece, kalite gerçekten yüksekti.

    ilk adımımı attığımda okuluma, o kadar büyük gelmişti ki bana. 7 senelik okul olması, o zamanlar daha çocuk olmam gibi nedenlerle son sınıftakiler bana dev gibi görünürlerdi.

    ergenliğe girilen, dostlukların, sırların paylaşıldığı ve hayatı birlikte öğrendiğimiz yıllardı.

    kapalı spor salonu yeni yapılmıştı, beden dersleri öncesi suat hoca ayakkabıların altına bakar, taş gibi şeyler var mı diye kontrol ederdi (zemin çizilmesin diye)

    kardelen adlı bir edebiyat dergimiz vardı. okulun öğrencileri çıkartırdı, çok severdim, bilmiyorum hala var mı.

    ingilizce gazete çıkartılırdı o zamanlar.

    hazırlıkta sınıfa haftada 1 newsweek geldiğini hatırlıyorum, anlamasak da bakardık foroğraflarına o zaman.

    almanca dersini çoğu kimse sevmese de ben severdim, almanca öğretmelerimizin de tamamı (3 ü de) almanya dan gelen gurbetçi kökenlilerdi.

    hazırlıkta ayfer hocayla wow, ismini hatırlamadığım ve buna şu an çok üzüldüğüm diğer hocamızla (güler hocaydı sanki) generation 2000 kitaplarından ders işlerdik. wow pratik ağırlıklı konuşma dersiyken, diğer hocamızla gramer öğrenirdik.

    hatırladığım kadarıyla hazırlığın ikinci döneminde ingilizce olarak matematik görmeye başlamıştık, daha çok terimlerin ingilizcesini öğreniyorduk.

    6. sınıfla birlikte normal öğretim başlayınca zorluklar da başlamıştı aslında. matematik, kimya, fizik, biyoloji tamamen ingilizceydi (o zamanlar orta okulda fen bilgisi şeklinde tek ders yerine fizik, kimya, biyoloji ayrı okutuluyordu). zaten tamamen yeni bilimsel kavramları anlamaya çalışırken bir de bunu ingilizce yapmaya çalışmak gerçekten zordu. her halde en zoru da biyolojiydi. tamamen ezber şeklindeydi nerdeyse. hücre nedir, endoplazmik retikulumun görevleri nelerdir şeklindeki soruları ingilizce ezberleyerek klasik sınavda sayfalarca yazmak gerçekten zordu. bir çok terimin türkçesini sonradan öğrendim. mesela nitrojen di benim için azot. 7. sınıfta girdiğim dersane sınavında kofulun ne olduğunu anlamamıştım, çünkü benim için golgiydi o.

    matematik öğretmenimiz mahinur hanımı da çok severdim herkes gibi. binaenaleyh kelimesini sıklıkla kullanırdı derste.

    biz büyüdük ve kirlendi dünya değil tam olarak söylemek istediğim ama 8. sınıfta artık sıkılmaya başlamıştım okuldan ve bir yerden sonra fazla laçkalaşan ilişkilerden (herhalde disiplin biraz bozulmuştu). 9. sınıfa da 200 metre karşımızdaki zonguldak fen lisesi'nde devam ettim zaten, sınıfımdaki 24 kişiyle beraber. yani fen lisesinin % 25 i bizim sınıftandı.

    geriye dönüp baktığımda hep bende tebessüm bırakan yıllardı. kötü şeyler de yaşanmıştı belki ama insan geçmişe göz attığında daha çok mutlu anlar geliyor aklına, ve bu 4 senede o mutlu anlardan o kadar çok vardı ki.

    şu an kan kaybedip eski şaşaalı günlerinden uzak olsa da hayat boyu aidiyet bağımı hep içimde hissedeceğim okulum orası benim.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap