32 entry daha
  • birkaç ay önce bir boğulma tehlikesi geçirdim. havuzda dokuz yaşındaki yeğenim ve benim dışımda kimse yoktu, havuzun derin olan kısmından sığ kısmına uzun kulaçlar atarak defalarca yüzüp durdum, sonra belli bir süre bilincimi kaybetmiş olmalıyım ki kendimi sığ tarafta olmam gerekirken derin tarafta su yutarken buldum. bütün vücudum kasılmıştı ve kıpırdayamıyordum. gözümdeki optik gözlükte çırpınmanın etkisi olan su damlaları ve batmakta olan akşam güneşinin solgun ışığının göğümde bıraktığı berraklık iç içe geçmişti. o an aklıma gelen tek şey, "beceriksizin teki" olduğumdu. "bu şekilde ölmek istemiyorum" diye düşündüm, fakat şu an bile derinlerde olayı hatırladığımda, kendime yeterince yardım etmediğimi biliyorum. oysa bir yaşam amacım var ve oldukça kuvvetli bir motivasyona sahibim.

    yeğenim suya dalıp beni yüzeyde tutmaya, nefes almamı sağlamaya çalışıyordu, kısa bir an onun morarmış dudaklarını ve korku dolu bakışlarını gördüm. orada ölmeyecektim. dünya nasıl bir yer olursa olsun, yeğenime ömür boyu atlatamayacağı bir travma yaşatmayacaktım. bedenim cenin biçimini almaya hevesliyken kendimi upuzun biçimde havuza serdim ve suyun beni kucaklamasını bekledim. çocuk artık korkmuyordu ve beni usulca kenara doğru çekiyordu. havuzun kenarına çıktığımda bacaklarımı hissetmiyordum. böylesi bir krampı hiçbir zaman yaşamamıştım ve bu yüzden günlerce doğru düzgün yürüyemeyecektim. havuzun kenarına yattım. göğe baktım. eskiden benim olan, şimdilerde başka bir hayatın içinde olan kadını düşündüm. "şurada ölseydim haberi bile olmayacaktı" diye geçirdim içimden. sonra da haberi olmasının artık hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini...

    bu tarz bir ölüme yakın deneyim yaşadıktan sonra şunu fark ettim. insanlar, ölüme yaklaşıp atlattıklarında yaşamlarının artık daha anlamlı ve daha güzel olduğunu söylüyorlardı oysa bu koca bir yalandı. bence onlar, ölemedikleri için utanıyorlardı ve yeniden başladıkları bu hayata, o ölüme yakın deneyime bir anlam atfetmeleri gerekiyordu. bu yüzden, ölemedikleri için duydukları mahcubiyet yüzünden yalan söylüyor ve "artık daha iyiyim, bir eşik atladım" diyorlardı.

    sadece bunu anlamak için bile, defalarca boğulabilirdim. çünkü boğulmak, yaşamla kurulan bağın öylesine müphem, anlaşılmaz biçimde kesilebileceğini görmek, yaşadığınız hayatın kurguladığınız hayatla ne kadar uyuştuğunu görmenize neden oluyor.

    bir defa boğulmadan, etrafınızda neler olduğunu, neyin içinde olduğunuzu anlamıyorsunuz bile. yaşamın içinde yüzmek için, alınması gerekli bir risk bu.

    boğulmak, kendi varlığımızın dışında geçerli olan gerçekliğin, etkisini yaşamaktır!
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap