17 entry daha
  • julian ile daniel'ın wikileaks'i kurmalarını, büyütmelerini ve yollarını ayırmalarını anlatan bir biofilm. 2010 yılında başlıyor, 2013'e kadar devam ediyor. bill condon ve senaristleri bu üç seneyi oldukça kuru, sıkıcı, heyecansız ve klişe bir şekilde anlatıyorlar. aslında suç condon'dan çok senaristlerde. wikileaks'ten sağlam bir gerilim filmi çıkabilirdi. başkasına teslim etsen bu materyalden sağlam bir gerilim filmi çıkarırdı. veya sağlam bir politik film çıkarırdı. ne yazık ki senaristler wikileaks'ten bu tür şeyler çıkarma niyetinde değillermiş. ne gazetecilik üzerine, ne devletlerin sırları ve pislikleri üzerine cümleler kurabiliyor bu film. halbuki 2013'ün all the presindent's men'i olabilirdi bu şans değerlendirilebilseydi. üç yılı lineer bir çizgiyle anlatan senaristler tahmin edileceği gibi amerika'yı pek eleştirmiyorlar. varsa yoksa başka ülkeler... hep başkalarına giydirmişler. halbuki wikileaks kriptolarından amerika da nasibini fazlasıyla almıştı. keza senaristler ve condon bu gerçeklerden bir gerilim de yaratamıyorlar. sıkıcı bir biofilm olmuş kısacası. aslında condon elindeki kurgu numaralarıyla (dinamik bir kurguyla) hikayesini heyecanlı hale getirmeye çalışmış, ama becerebildiğini söylemek zor. filmle ilgili şunu söylemek doğru olur kanımca: eğer ki julian assange'ın neler yaşadığını, wikileaks'i nasıl kurduğunu falan biliyorsanız, olaylara hakimseniz izlemenize gerek yok (gerçi hakim değilseniz de izlemenize gerek yok. bkz 2.paragraf). aslında benedict cumberbatch için bakılabilir. benedict bambaşka birisi oluvermiş hal ve hareketleri, sesiyle, yüzüyle, saçlarıyla. julian assange olmuş mu emin değilim. pek sanmıyorum ama iyi oynadığını söylemek mümkün bence. oscarlık bir performans değil. daniel brühl ise rush'ta daha iyiydi. kadronun geri kalanı ise eh işte.

    gelelim senaristlerin wikileaks ve julian'la ilgili düşüncelerine. benedict, julian'la görüşmek istemiş yukarıda belirtildiği gibi. onu gözlemlemek ve onu perdeye doğru yansıtmak için. ama julian senaryoyu görüp beğenmediğinden benedict'ten filmde rol almamasını rica etmiş. filme bakıyoruz. julian bayağı antipatik, asap bozucu, hatta başka bir gezegenden gelmiş bir yaratık gibi yansıtılmış. filmin ortalarından sonra ise julian tam anlamıyla bir kötüye dönüşüyor: bencil, hırslı, kıskanç, beceriksiz, tehlikeli, ölümcül... vay anasını. gerçekte julian nasıl birisi bilmiyorum. belki de bu özelliklerden bazılarına sahip birisidir. ama filmde bu hırsın, kıskançlığın altı hiçbir şekilde doldurulmuyor. bir hakaret olarak kalıyor tüm bunlar. filmin julian'a karşı takındığı tonun giderek daha da sertleşmesi, hatta en sonundaki röportajda onunla dalga geçmesi filmin yapılış amacını sorgulamamıza ve pek tabi ortaya konan propagandist filmden nefret etmemize neden oluyor en nihayetinde. neyse, sonra bu eleştiriler getirilince yönet(e)me(ye)n condon "bu bir belgesel değil" deyiveriyor. julian'ın ben'den neden filmde rol almamasını rica ettiğini anlıyoruz. bu film olaya sadece duygusal, hümanist daniel'ın gözünden bakıyor ve ortaya çıkan iş haliyle çok ama çok eksik oluyor. julian'ın bakışı da gerekiyordu. julian hiçbir şekilde derinleştirilmiyor. belli ki filmi yaptıranlar julian'dan bayağı nefret etmişler. gelelim wikileaks'e bakışına. burası da sorunlu. condon "bakın wikileaks nelere yol açtı?" mesajını kör gözüm veriyor izleyiciye görüntüler ve diyaloglarla. sırlar sır olarak kalmalıydı, amerika istediği gibi at koşturabilmeli, bu sırlar ifşa edilmemeli demeye getirmiş yönetmen/senaristler.

    the fifth estate intikam almak için yapıldığını düşündürtüyor. doğru mu, değil mi bilemem. gerçek olansa son derece kuru, sıkıcı ve kötü bir biofilm olduğu. 2013'ün en kötülerinden. ki twilight yönetmiş bill condon'dan daha iyisi beklenmemeli.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap