6 entry daha
  • spoiler içerir...
    yönetmeninden senaristine, oyuncularına kadar herkesin döktürdüğü tek kelimeyle enfes bir film. iki büyük oyuncu-shirley maclaine ve audrey hepburn- üzerinden ilerlese ve onları merkeze koysa da karakterinden ötürü maclaine daha iyi bir performans ortaya koymuş. özellikle finale doğru audrey'e her şeyi itiraf ettiği sahnede kendisinden etkilenmemek çok zordu. maclaine etkileyici idi ama filmin yıldızı neredeyse şeytan diyebileceğimiz kız çocuğuna-mary'e- hayat veren karen balkin. öyle iyi oynamış ki yanımda belirseydi sağlı sollu iki üç tokat yapıştırırdım herhalde. oyunculukları geçersek aslında şaşırtıcı bir film. 60'ların amerika'sını biliyoruz. eşcinseller hakları için polislerle sık sık çatışıyor, sürekli gösteriler düzenliyorlardı. ama toplum hala muhafazakardı. hollywood hala hays yasalarıyla yönetiliyordu. haliyle william wyler'ın bu işe soyunup bu filmi çekip gösterime sokabilmesi takdire şayan. gerçekten de bayağı cesur davranmış wyler (ama filmin gösterime girebilmesi için eşcinsellikle ilgili bir sürü sahneyi makasladığı da söyleniyor). keza romantik komedilerde sıkça rol alan audrey hepburn ile daha çok komedi filmlerinde gördüğümüz shirley maclaine ikilisinin böyle bir filmde rol almayı kabul etmeleri de takdir edilesi bir karardı.
    lezbiyenlik/eşcinsellik üzerine çekilmiş en iyi filmlerden. toplumun hastalıklı, çarpık yüzü de başarıyla işleniyor filmde. sanırım filmin en sevmediğim ama hiç de şaşırtmayan tek tarafı finali oldu. özellikle 60'ların ortasında o saçma sapan, zekaya hakaret hays yasası çöpe atılacak olsa da hala etkiliydi. dolayısıyla wyler filmini eşcinsel karakterini öldürerek bitirmek zorunda kalıyor. yasaya baktığımızda zaten bu türden "hastalıklı" (!) karakterlere yaşam şansı tanınmadığını söylemek mümkün. halbuki filmin en samimi/etkileyici karakteri idi martha. ama yasalardan ötürü ölmeliydi. neticede kaliteli bir film.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap