891 entry daha
  • tepki gösteren kişilerin aslında kendi ülkelerini tanımadıklarını da düşündüren sorular olabilir, ya da neyin salak olduğunu-olmadığını anlayamadıklarını...

    - siz arap alfabesi mi kullanıyorsunuz / şunu okuyabilir/çevirebilir misin?

    yunanistan farklı, bulgaristan farklı alfabe kullanıyor. ermenilerin, güney komşularımızın falan da alfabeleri birbirinden farklı. etrafındaki birçok alfabeye bakıp "hmm, bunlar çoğunlukla müslüman, arap alfabesi kullanıyolardır amk" demek kolaycılık, ama aynı zamanda mantıklı. ki genel avrupa tarihine hakim olan herhangi bir yabancının burayla ilgili en çok muhatap olduğu konsept "osmanlı". şu an türkiye, eskinin osmanlı'sının binde biri kadar bile kayda değer bir ülke olmadığı için şu anki ülkeyi anlamaya çalışmak için hiçbir mantıklı sebepleri yok, o yüzden osmanlı'yı referans alıp yorumlamaları normal.

    - siz deveye mi biniyorsunuz?

    bu soru da normal, yukarıdaki osmanlı açıklaması kısmen burada da geçerli. deve bu topraklara özgü bir hayvan olmasa da zamanında küçük bir kısım getirilmiş, şu an var olan kısım da oryantalist eğlence anlayışı üzerinden para kazanmak için çeşitli şovlarda falan kullanılıyor çoğunlukla. gelen hemen hemen her turist, ülkenin çeşitli yerlerinde deve şovlarıyla karşılanıyor, bunu sunuyoruz, sunulduğu biliniyor, talep ediyorlar, daha da sunuyoruz. adamın aklında kalacak tabii, adam burada yaşadığı şeyi hatırlayacak, ya da fotoğraf çekilecek, arkadaşlarına o fotoğrafı gösterecek. türkiye'de ne yaptın? deve... bu yani. ek bir faktör de camel sigarası. dünyanın birçok yerinde içilen bir sigara ve üstünde deve resmi + "turkish tobacco" yazısı var. yani türkiye'yle ilgili hiç bilgisi olmayan, bilgi aktaracak arkadaşı olmayan, turkiye'nin arap coğrafyasına yakın veya çoğunluğunun müslüman olduğunu bile bilmeyen adam, camel içiyorsa otomatikman kafada bağlantıyı kuruyor.

    - siz arapça mı konuşuyorsunuz?

    unutmayalım ki çoğu ülkedeki insan karmakarışık ortadoğu coğrafyasındaki karmakarışık etnik bağlantılar, geçişler veya ayrımlara bizim kadar hakim olmak zorunda değil. ruanda soykırımını incelemesek hangisi hutu, hangisi tutsi (ya da mesela doğru mu yazdım? gibi şeylerle işim olmayacaktı, şu an unuttum da zaten. coğrafya çoğuna uzak. bizi arap zannetmeleri de normal. beğenmediğin arapların çoğu daha birkaç yıl öncesine kadar lübnan'da, suriye'de krallar gibi yaşıyorlardı. senden-benden (senin kriterlerine göre) daha çağdaşlardı. araplar konusunda da "sen" o kadar bilgi sahibi değilsin. adamın bilmediği bir şeyin aslını öğrenmek için soru sorması, senin bilmediğin bir şeyi tepki göstermek ve üstünlük taslamak için kullanmandan daha kötü değil. hollanda'da yanında kaldığım arkadaşın ilk sorduğu kişisel sorulardan biridir bu. nasıl öyle dersin amına koduğum diye azarlayım mı adamı? kafası rahat, hiç öğrenmek zorunda kalmamış. dünyada 200'e yakın ülke var. genel kültürdür, bilmeliydi, diyebilirsin. ama neden etiyopya'yı değil de türkiye'yi bilmeliydi? adam ben tesadüfen evine düşmüşüm diye beni (2 hafta görüşeceği adamı) hoş tutmak için tüm kültürümü mü öğrensin? öğrenecekse internet başında ömrünü mü çürütsün? merak etmiş, en güvenilir kaynak yanında, soruyor işte. ağzımız büzülecek değil ya, iyi niyetli soruyu iyi niyetli cevaplıyoruz.

    - türkiye'nin her yeri çöl mü? / kar yağıyor mu? / hiç deniz gördün mü? / aa, istanbul'da deniz mi var?

    "istanbul'da deniz mi var" sorusunu, gayet muhabbet ortasında cidden şaşırmış şekilde soran çok kültürlü, bilgili, akıllı ve iyi niyetli insan gördüm. çocuk bayağı şaşırmıştı. fotoğraflarda gördüğü boğaz'ı da şehrin ortasından geçen dere falan zannediyormuş. neden? ülkemiz düşündüğümüz kadar önemli değil de ondan. adam ihtiyaç bile duymamış, ona üzülünür, ama kızılmaz. adam o ülkede doğdu ve sikindirik ülkemizle ilgili bilgi almaya ihtiyaç bile duymadı diye suçlu olacak değil ki... paşam sanki paris iklimini hiç gitmeden nokta atışı sayfalarca anlatabilecekmiş gibi, "aman efendim benim iklimimi bile bilmiyorlar". bilmesinler...

    - dört kadınla mı evleniyorsunuz?

    halen imam nikahı ve kuma sistemi ülkemizde "yaygın" şekilde mevcut. büyük şehirlerde bile tek tük de olsa var.

    - eşin sokağa çıkmana izin veriyor mu? / mini etekle dolaşabiliyor musun?

    buna "salak soru" demek bence salaklık. halen en modern, en elit, en kültürlü arkadaşlarımın bile "ay şuraya gelemem, sevgilim izin vermiyo" cümlesini ciddi ciddi söyleyebildiğine rast geliyorum. ataerkil kültür yerleşik, bu bir. ayrıca mini etekle en düzgün birkaç kurtarılmış bölge dışında dolaşamıyorsunuz, bu da iki. avrupa'da da mini etekli kadınları rahatsız eden, laf atan ya da en azından hayvan evladı gibi bakan tipler de hep ortadoğulu. bir tane, ama bir tane bile batı avrupalı görmedim ki, yoldan geçen afet gibi hatunun mini etekten fırlamış bacaklarına aç aç baksın... burada bir kadın toplu taşımaya binerken bile karşısındaki insanla göz göze gelmemeye çalışıyor, rahatsız eder, asılır, hiç değilse hayvan gibi bakar diye. ortalama avrupa ülkesinde, özellikle batı avrupa'da insanlar kadın-erkek demeden koltuğa oturur oturmaz yaptıkları ilk iş gülümseyerek iyi günler dilemek oluyor, sonra herkes kendi işine bakıyor. laf atma, vs. olayları özellikle italya gibi akdeniz ülkelerinde de var ama bizdeki gibi hayvani, tacizkar, vs. değil. pelin batu'nun "italyan erkekleri güzel laf atıyor" olayı da bundan. adam sana laf atsa bile peşine takılıp bir yerde tecavüz etme, kafana taşla vurup öldürme ihtimalini düşündürtmüyor manasında... tabii ben kadın olmadığım için tam ifade edemem ama, almanya'da büyümüş türk arkadaşlarım, almanya'da o yaşlarına kadar kendilerine sokakta laf eden erkeklerin istisnasız hepsinin türk olduğunu ifade ediyorlar. istisnasız hepsi de aynı şeyi ifade ediyor. yan bir standart oluşmuş. ama oradakiyle buradaki de bir olmuyor. orada türklerin içinde büyüyen, türk olan kişi buraya gelince burada mini etekle aynı rahatlıkta dolaşamıyor. kabul edin.

    - sizde başı açık gezmek yasak mı?

    istanbul'un modern yerleri, izmir, vs. referansınızsa haklısınız, salak soru. ama bunun iki yönü var. birincisi, türkiye'nin geneli sizin yaşadığınız yerden çok daha farklı, birçok standarda göre bu böyle. ülkemizdeki kadınların %60'ından fazlası kapalıydı en son baktığım araştırmaya göre. ama ulan bakıyorum, etrafımda gördüğüm, sokakta karşılaştığım kadınların çok çok az bir oranı başörtülü. neden? çünkü istanbul'da, merkezden de uzak alakasız bir kültür içinde yaşıyorum. ülkeyle ilgili değerlendirme yaparken de bu hatayı yapıyoruz. sen muhafazakar diye düşündüğün adamların bile insancıllığından bahsedebilirken, ülkenin geri kalanının %90'ı falan sana çok normal gelen bir şey için ölmeni isteyebiliyor. yani ülke senin anladığın gibi değil. ikincisi "gurbetçi" kültürü meselesi. özellikle almanya, hollanda gibi yerlere gitmiş ilk nesil ciddi bir adaptasyon problemi yaşamış durumda. alman gibi yaşamış adam bir süre ama türk gibi düşünüyor hala, bir şeyleri kültürüne ters bulsa da uygulamak zorunda kalmış, ama yine adapte olamamış. bu onun suçu da demiyorum. ama bu sıkıntıya tepki geliştirmiş. orada kendini yalnız ve "dönme" hissetmemek için milliyetçi ve dindar değerlere sığınmış. almancı-repçilerin "türküz biz, türk türk" temalı arabesk rap şarkılarının kökeni budur. halbuki adam almanya'da doğmuş, alman eğitimi almış, alman imkanlarını kullanıyor, sadece etnik olarak türk. neyse işte, bu dinde de böyle. çünkü oradaki türk'ü farklı yapan bir etnisite, bir din var. bunu gören cemaatler, tarikatlar da üstüne gitmiş durumda zaten. bu bahsettiğimiz ülkeler de özgür ülkeler oldukları için cami dernekleri, dinsel organizasyonlar çok hızlı gelişip milyonlara ulaşabiliyorlar. şartları bizden iyi olsa da, bu tarz ülkelerdeki türkler istisnalar hariç çoğunlukla toplumun maddi açıdan alt tabakası, göçmen statüsündeler, oradan bir ezilmişlik var, suç oranı bu komünite içinde daha yüksek, özellikle adapte olamamış büyük kesimin hemen hemen hepsi "aşırı" dindar. böyle karısını dört adım geriden yürütüp emir veren adamlardan bahsediyorum. sakalı 50 cm yapıp, elinde tesbih, elleri arkadan birleştirerek, eşine "önder" şeklinde davranarak yürüyen... bu iyidir, kötüdür demiyorum, eleştirmiyorum. imaj bu yani. temsil eden imaj bu olunca adamın türk deyince aklına ilk "müslüman" geliyor. genel müslüman imajından dolayı da "hırsızın elini kesiyolar", "açık dolaşmak yasak", vs. gibi şeyler yayılıyor.

    - aa, sen içki içiyor muydun?

    açık konuşalım. sağda solda acayip şeyler görünce "ama bu gerçek islam değil :(" diyorsunuz. maalesef gerçek islam o. hadis, yorum, vs.yi geçtim, direkt kuran'da yazan hükümlerle çoğumuzun kolu bacağı çapraz kesilmiş, defalarca asılmış, işkence görmüş falandık. bizdeki "en dindar geçinende" bile genelde kültürel müslümanlık oluyor. "hem kendime müslüman derim, hem alkol alırım" diyebilirsin ama standart bir şeriat ülkesindeki adam alkol almayı kuran yakmakla eşdeğer falan görebiliyor. ve bu avrupalı/amerikalılar sadece senle değil, böyle gerçek müslümanlarla da muhatap oluyorlar. referansları o. eğer müslümansan, alkol almana şaşırmaları normal, çünkü dinin sana alkol almayı yasaklamış. bunu neden garipsediğini anlamıyorum arkadaşım? eğer değilsen, seni müslüman zannetmeleri normal, bkz. bir üstteki paragraf.

    - yunanlılara düşman mısınız?

    değil miyiz? sen değilsin, ben değilim ama ülkenin neredeyse tamamı düşman arkadaşım. yakın zamana kadar milli güvenlik dersi gördük hepimiz. orada "komşu ülkelerin üzerimizdeki emelleri" diye ünite vardı lan. sen-ben çok kültürlüyüz, muhteşemiz, eyvallah. ama ülkenin dört bir yanında, daha sen bu satırları okuyorken toplamda kaç kere küfretmek amacıyla "yunan dölü" ifadesi kullanıldı, biliyor musun? bilsek çıldırırız bence. annene-babana de bakalım "yunan sevgilim var, evlenicez" diye. belki seninkiler anlayışlı olur, ama normalde "yunan dölü"nü küfür olarak kullanacak tıynette olmayan adamların çoğu bile tepki gösterir iş ciddiye binince. yabancıyı sevmiyoruz, yunanı daha da sevmiyoruz toplum olarak. toplum bu yani. yunanistan'da da türkiye'nin işgal edilmesini falan savunabilen tipler parti kurabiliyor mesela. onlarda da durum böyle aşağı-yukarı. yani standart avrupalı falan bunlarla ilgili haberleri, araştırmaları falan okuyor ve bu genel durumu görüyor. "ay canım hiç sorunum yok ki yunanlılarla, ne aptal soru bunlar" demek mantıksız yani. kürt meselesi de aynı. kürtlere karşı ırkçı tavırda olmadığını zannedenlerin çoğu bile kafasında standart bir kürt-türk ilişkisi belirlemiş, bunun dışında hiçbir ilişki kurmamış kürtlerle, yani "onun kürt arkadaşları da var". ama "avrupalı nasıl kürtlerle sorununuz var der ya, hiç sorunum yok" diyen adam, "kürdistan"ın dördüncü harfinden sonra kafasından dumanlar çıkan bir nihal atsız kopyasına dönüşüyor. bunu kabul edelim. çoğunuzun bu sorunu var. kürtlerin de türklere karşı var belki. sorun çözülür, kolay ya da zor çözülür, o ayrı, ama çözülür. en azından sorun yok tribine girmeyin.

    - siz fes mi takıyorsunuz?

    sence neden soruyor bu soruyu adam? bence her gelen turiste sürekli fes satıp "türkiye'yle ilgili en önemli figür bu" geyiği yaptığımızdan olabilir. osmanlı saplantımız kültürel, turistik ve eğlencesel ortamlarımızı buna yönelik düzenlememizde etkili olmuş. kendimizi dışarı tanıttığımız değerlere modern ya da post-modern eklemeler yapamadığımız için deveydi, islamdı, arap alfabesiydi, festi gibi çoğu şu gün kullanılmayan, geri kalanı da eskisiyle aynı şekilde kullanılmayan şeylere takılı kalıyoruz. adam sırtında güğüm gibi şeyle şerbet satıyor yahu, sırtına yazık. gezip şerbet satma mı kaldı lan? aç bi dükkan, "traditional sherbet" edebiyatı yap. sen şerbeti öyle satınca, ve o adam da sadece belli başlı standart yerleri görmeye gelince ülkenin dört bir yanında 7/24 sokak sokak dolaşılıp şerbet içiliyor, market bile yok falan zannediyor. birincisi değil belki ama, o tr'den yeni dönmüş arkadaşından hikayeyi dinleyen ikincisi ve sonrası öyle düşünüyor.
516 entry daha
hesabın var mı? giriş yap