27 entry daha
  • saat 16:30'da grup daha sonra holatchahl ismi verilen dağın doğuya bakan yamacında durur. dyatlov kamp yeri olarak burayı belirlemiştir. yamaç çığ düşebilecek kadar sarp değil ve tırmanmayı düşündükleri tepeyi görebilecek seviyede.... hava şartları yüzünden kampın kurulması beklenenden uzun sürer. birlikte çalışarak birkaç saat içinde çadırı kurarlar... çadırın içinde ve dışında sarfedilen çabalar sonunda çadır çok güçlü rüzgarlara dahi dayanabilecek hale gelmiştir...

    çadırın içinde battaniyeler hazırlanır, giysiler kuruyabilecek şekilde çadırın içinde dağıtılır. dışarıdaki rüzgarın sesi fısıldama ile uluma arasında çıkmaktadır. daha iyi yalıtım sağlanabilmesi için çadırın girişini bir çarşafla örterler. saat 21:00'de gruptakiler artık yerleşmiş durumdadırlar ve vücut ısıları çadırın içini yavaşça ısıtmaya başlar. hafif bir akşam yemeği yedikten sonra uzanırlar. çadıra daha sonra giren sasha ve kolya yemeklerine devam etmektedirler. bu esnada bu kişilerin dış giysileri ve botları hala üstlerindedir. gregory saatini, sabah uyandırma görevini üstlenen kolya'ya verir. kolya'nın da saati var ancak soğukta çalışabilecek bir yapıya sahip değil. sabah uyananama riskine girmemek için yedek saati de alır....

    gecenin bir vakti tente sallanmaya başlar. saatler geçtikçe dağın tepesinden ilerleyen rüzgar hız kazanmaya devam eder. dağcılar rüzgarın rahatsız edici, çığlık gibi sesine aşinadır ancak bu seferki rüzgarın sesi tepeyi yıkıp çadırdan geçen bir treninki veya trenlerinki kadar. dyatlov ve arkadaşları bu hava olayı hakkında hiçbir şey bilmemektedirler. vücutları da olaya tepki vermeye başladığında gruptakiler kendilerine ne olduğunu anlayamazlar. uzanmış olanlar telaşla yerlerinden kalkıp oturur vaziyete geçerler. hepsi birden migrene tutulmuş gibilerdir. göğüsleri de tuhaf bir şekilde titremeye başlar. bu sonu belli olmayan endişe durumunun başlangıçta hissettirdikleri birden çok daha kötü bir hale gelir. dışarıdaki rüzgar infrasound eşiğine ulaştığında durum artık dayanılmaz bir işkence haline gelmiştir. bununla beraber çok daha derin bir korku başlar.

    infrasound frekansı dağcıları rasyonel düşünme yetisinden iyice uzaklaştırır. artık kaçma refleksinin etkisi altındadırlar (fight or flight response). dağcıların artık tek istekleri bu yoğun huzursuzluğun biran önce sonlanmasıdır. çadır o anda süratle batan bir gemi gibidir. dağcıların da, ne pahasına olursa olsun gemiyi terk etmeleri gerekmektedir. tüm düşünebildikleri budur. sasha ve kolya çadırın arka tarafındaki mandalları çözerek dışarı çıkarlar. diğerlerinden biri de bıçakla çadır bezini keser. açıklık dağcıların çıkabileceği büyüklükte. teker teker çadırdan çıkıp karanlığa doğru kaçmaya başlarlar. dağcılar yetersiz bir şekilde giyinmiş vaziyetteler ve ayaklarında da sadece çorapları var. umdukları şey vücutlarını esir alan azaptan kurtulmak ancak çadırdan çıkarak sadece bir acıdan başka bir acıya erişeceklerdir.

    rüzgar dağın tepesinde ikiye ayrılıp ikiz girdaplar şeklinde aşağı inmektedir (von karman girdabı resim). dağcıların yanından geçen bu rüzgarın hızı saniyede 18 m ve girdapların dönme hızı da 50 m/sn-70m/sn arasında (f2 seviyesinde bir hortuma eşit). rüzgarlar duyulabilir uğultu dışında dağcıların zihinlerini allak bullak eden infrasound da üretir. yalnız bu hortumlar çadıra önemli bir miktar uzaklıkta ilerlemektedir. bu da dağcıların çadırdan kaçabilmelerine ve yamaçtan aşağı inerek uzaklaşmalarına olanak sağlar. buna ek olarak hortumlar tepeden uzaklaştıkça daha büyük bir hale geldikçe dönme hızları da azmaktadır. ömürleri de bir dakikadan az.

    grup parçalara ayrılır. henüz ay yükselmemiştir ve ortalık zifiri karanlıktır. girişe en yakın olanlar, sasha ve kolya fenerlerini yanlarına alır. ancak sasha telaş yüzünden kendisininkini düşürür. çadırı farklı zamanlarda terk etmeleri karanlıkla birleşince dağcılar küçük gruplara ayrılır. bunun yanı sıra rüzgarın uğultusu iletişim kurmalarını engellemektedir. dağcılar ağaçlı bölgeye yaklaşırlarken infrasound'un etkisi de azalmaya başlar. acı ve kafa karışıklığı vücutlarını tam olarak terk etmese de yavaş yavaş rasyonel düşünme yetisini geri kazanırlar. dağcılar dörtlü, üçlü ve ikili gruplara ayrılmış durumdalar. çadıra göre nerede oldukları konusunda hiçbir fikirleri yok, dahası soğuğu ayaklarında hissettiklerinde büyük bir korkuya kapılırlar. bu haldeyken çadırdan yaklaşık 275 metre uzaklıktalar.

    gregory ve doroshenko kendilerini sedir ağacına kadar götürecek bir yolu takip ederler. burada, grubun geri kalanından ve kamptan ne kadar uzakta olduklarını bilmeden geceyi geçirmek için dururlar. burada ateş yakmaya çalışırlar. ancak zifiri karanlıkta ateş yakma işlemi son derece yıldırıcı bir görev. doroshenko sedir ağacına çıkar ve birkaç kuru dal koparıp gregory'ye atar. geriye küçük dal kalmadığında doroshenko cep bıçağıyla daha kalın dalları kesmeye başlar. ancak etkisini göstermeye başlayan hipotermi yüzünden dengesini kaybedip ağaçtan düşer ve yaralanır. yalnız bu iki adamı da felç edecek seviyedeki dayanılmaz soğuk karşısında hiçbir şey değil. şanslılar ki sedir ağacı, köknar ya da huş gibi değil. bu iklimde dahi yanabilecek kadar kuru bir ağaç. dalları yakmayı başarırlar.... üzerlerine çöken tuhaf huzur hissiyle ateşin yanına çöküp uzanırlar.

    bu esnada kolya, lyuda, sasha ve kolevatov ters yönde gregory ve dorashenko'nun kuzeyine doğru ilerliyorlardır. kolya bi yerlerde düşüp yaralanır ve yürüyemeyecek duruma gelir. sasha ve kolavetov yaralı kolya'yı taşır. ancak karanlıkta yollarını göremeyen bu grup önlerindeki zemini kayalık olan çukura düşerler. kolya, sasha ve lyuda çarpmanın etkisiyle ciddi bir şekilde yaralanırlar. kolevatov bir şekilde bu kazayı fazla yara almadan atlatmıştır. arkadaşlarını sıcak tutabilmek için bulduğu köknar dallarını çukur boyunca serer. ateş yakacak yakıtı yok ayrıca etrafta fazlasıyla nem tutan köknar ve huş dallarından başka bir şey yok. bir anda kolevatov geldikleri yönde bir parıltı görür. diğerleriyle bir araya gelme ve çukurdakilere yardım edebilme umuduyla ateşin göründüğü yere doğru harekete geçer.

    kolevatov sedir ağacına ulaştığında iki arkadaşının kor halindeki ateşin etrafında bilinçsiz bir şekilde yattığını görür. kolları ateş çukurundadır ve elbiselerinin ve kollarının bir kısmı yanmıştır. kolevatov arkadaşlarını yüzüstü çevirir. ancak artık çok geçtir. hipotermi etkisiyle çoktan ölmüşlerdir. kolevatov'un artık tek düşüncesi çukurdaki üç arkadaşını kurtarmaktır. ölen arkadaşlarının elbiselerinden en sıcak kısımlarını keser. iki arkadaşının bedenini yapabileceği en saygın şekilde yan yana yerleştirip diğer üç arkadaşının yanına döner. kolevatov, kollarında kazak, pantolon parçalarıyla geri döndüğünde arkadaşları artık sona gelmişlerdir. kazağın bir kısmını kullanarak lyuda'nın açıktaki ayağını sarar. ancak lyuda ve kolya için çok geçtir. şimdi tek hayatta kalan sasha'dır. onu korunabileceğini tahmin ettiği ormanlık alana götürmeyi düşünür ancak çukurun kenarına kadar dahi ilerleyemez. artık soğukla ve yorgunlukla başedecek gücü kalmamıştır. o anda sasha'nın yanına yığılır. huzurlu bilinçsizliğe doğru ilerlerken arkadaşına sarılır. beraber gözlerini kapatırlar...

    dyatlov, rustik ve zina çadıra en yakın dağcılardır ancak birbirlerinden ayrı düşmüş durumdadırlar. dyatlov artık hipoterminin son aşamasına gelmiştir. yanında kibrit olmasına rağmen çevrede yakılabilecek uygunlukta dal yoktur. iyice üşümüştür ve arkadaşları 150 metreden daha kısa bir mesafede olduğu halde yalnızdır. küçük huş ağacının yanında yere yığılır, ağacın dallarını sıkıca tutarken son nefesini veririr. rustik bi'şeylere takılarak düşer ve kafasını taşa çarpar. bilincini kaybeder, sonunda soğuğa teslim olur. zina da sert bi cisme çarparak burnunu kırmıştır. yüzünden kanlar akarken çadıra doğru sürünmek ister ancak kaslarında bunu yapabilecek derman kalmamıştır. o da kısa bir süre sonra pes ederek hipotermi yüzünden ölür.

    saat 03:00'da ay yükselip bulutların arkasından mavi ışığını verirken dokuz dağcının tamamı hareketsizdir. her biri son anlarında yaşadıkları teslimiyetin ve yoğun çabalamanın izlerini gösteren pozisyonlarda donmuşlardır. o gece vahşi kış şartlarında, bu uçsuz bucaksız yerde dokuz dağcı kendilerinin ve diğerlerinin hayatı için, cesurca ve sabırla savaşmışlardır.

    -donnie eichar (dead mountain, 2013)

    olayla ilgili komplo teorilerinin yanıtlarını (anormal radyasyon, çıplak dağcılar, rusya'nın olayı gizlemesi, ufo'lar, hayaletler, psikopat mansiler) ve dahasını merak eden kitabı okumalı. yazar kitapta arama, soruşturma, adli tıp süreçlerini ayrıntılarıyla anlatmış. alanında ileri gelen bilim adamlarının ve dağcıların fikirlerini almış. kitabın son kısmında da bütün bunları derleyip yukarıda özetini verdiğim kısmı kendi kurgusuyla yazmış ve eklemiş "elbette dağcıların başına ne geldiğini asla tam anlamıyla bilemeyeceğiz."
529 entry daha
hesabın var mı? giriş yap