5 entry daha
  • /önsöz: (sersem) kimseye değil, sadece kendisine yazıyor bazen insan. aynen aşağıda olduğu gibi./

    insanın içini kesen bir şey var. göz kapaklarının üstünde duruyor, boğazındaki düğümde duruyor, avcunun içindeki çizgilerde duruyor. insanın içini kesen o şey hep var, ve insan bir türlü bundan kurtulamıyor.
    düşünüyor sonra, nedir bu bir tülrü geçmeyen, elime ayağıma dönüşen, nefesimi kesen, yaşamıma kast eden? düşünüyor yine. bir daha.. bulamıyor. bulması lazım ama! ne olduğunu bulmalı ki, tanımlayabilmeli ki kurtulsun ondan. bir şeyler yapsın, onu kendisine musallat eden sebebi bulsun ve onu ortadan kaldırsın. bulamadıkça denemeye başlıyor insan. hayatında sorun olarak gördüğü şeyleri değiştirmeye çalışıyor. değiştirdiği şeylerden bir tanesi de o içini kesen şeye denk gelir heralde.. gelir de bir zahmet kurtuluverir ondan. kurtulmalı yani.

    daha çok çalışıyor mesela, spor yapıyor, sağlıklı besleniyor, dost ediniyor, aşık oluyor, kavga ediyor, annesine sarılıyor, insanlara yardım ediyor, sokakta gülümseyerek dolaşıyor, eğlencelere gidiyor, yeni bir dil öğreniyor, kitap okuyor, başka alanlarda yüksek lisans yapmayı deniyor, işini değiştiriyor, eşini değiştiriyor, ülkesini değiştiriyor, hala mı yetmiyor, al o zaman; çocuk doğuruyor. ı ıh. insanın içini kesen bir şey "hala" var. neden bir türlü geçmiyor?

    başlıyor sonra; olanlar - yani yaşadıkları - onu bir türlü tatmin edemedi ya, olmayanları - yani yaşamadıklarını - düşünmeye başlıyor. o olayı yaşamasaydı, o okula gitmeseydi, o bölümü seçmeseydi, o kişiye aşık olmasaydı, o ağır hastalığı geçirmeseydi, o dostu buna kazık atmasaydı, en sevdiği kişiyi kaybetmeseydi, evlenmeseydi, boşanmasaydı, o ülkede yaşamasaydı, o işe girmeseydi, o aileye doğmasaydı! muhakakk işte bunlardan biri ya da birkaçı olmasaydı, içini kesen o şey de olmayacaktı. sanıyor. sanmak zorunda. sanmasa yapamaz. içini kesen o şeye bir sebep bulmak zorunda, bir bahanesi olmalı avunabilmek için. yaşayabilmek için bir şeyleri değiştiremediyse işte, hiç değilse isyan etmesi gerekiyor. yoksa aldığı nefes boğazına oturuyor. gözkapaklarındaki şey ağırlaşıyor. içini kesen şey mıh gibi, aklından çıkmıyor.

    işte acziyet. o kadar aradığı, kurtulabilmek için neredeyse her seferinde sıfırdan başladığı, hayatını değiştirdiği, kendini değiştirdiği "o şey"den bir türlü kurtulamıyor. o an belki fark ediyor, insana, insan olmak yetmiyor. da.. devamı gelmiyor. gelse de bir takım bunalımlar, depresyonlar, sünmüş yaşamlar ya da intiharlar..

    halbuki;

    sen bu dünyaya ait değilsin. evet, sen bu dünyaya ait değilsin. bilmen gereken, öğrenmen gereken, anlaman gereken, hissetmen gereken, idrak etmen gereken tek şey bu; sen bu dünyaya ait değilsin. bütün o isyanların, hayatımda o olmasaydı bu olsaydıların, ya da modern dünyanın sana çare diye dayattığı diğer her şey, hepsi manasız.. hayatında o olmasaydı bu olsaydı dediğin bütün o senaryoları teker teker yaşasaydın bile içini kesen o şeyden kurtulamayacaktın. çünkü sen bu dünyaya ait değilsin. derdin dünyanın çok ötesinde. dermanınsa dünyalık hiç değil! bunu idrak edebilseydin, bunu hissedebilseydin, içini kesen o şeyin seni kurtuluş'una götürmeye çalıştığını bir anlayabilseydin..

    "uyanın! kalpler ancak allah'ı zikretmekle mutmain olur"
    ancak.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap