20 entry daha
  • «bir zamanlar bir şairin söylediği gibi, "açlık" bildiğimiz en önemli şey, öğrendiğimiz ilk derstir. ama açlık kolaylıkla yatıştırılabilir, kolaylıkla doyurulabilir. farklı bir güç, farklı tür bir açlık daha vardır. bastırılamayan, söndürülemeyen bir arzudur bu. bizi tanımlayan, bizi insan yapan bir varlıktır. o güç "sevgi"dir.»

    ...izleyicilerine, david bradley'nin canlandırdığı abraham setrakian karakterinden dinlediğimiz bu cümlelerle «hello!», «¡hola!», «salut!» ve «hallo!» demiş yeni dizi. (hayır, pratik olarak böyle bir şey demiş değil ama 70 dakikalık pilot bölümde tam dört dil**** duyunca, insan kendisini kapalıçarşı'da gezintiye çıkmış gibi hissediyor.)

    dizinin genel kalitesinden söz etmek için, takdir edersiniz ki, henüz fazlasıyla erken. fakat «bakın ne harika bir dizi çektik!» demenin video hali olan pilot bölümler, zaman zaman «bakın elimizdeki bir çuval inciri nasıl da berbat ediyoruz!» şekline de bürünebiliyor. "the strain", bu iki ifadenin tam ortasında yer buluyor kendisine. izleyiciyi —kelimenin tam anlamıyla— ekrana bağlayan bir anakonu var ortada. ki bizler, içinden "uçak" geçen pilot bölümlere ve de dizilere "lost"tan beri tavız. yapımcılar da bunu bildiklerinden olacak, hikayelerin tohumlarını sık sık uçaklara ekiyorlar ki, dizinin popülerleşmesi daha kısa sürsün ve meyvelerin dallardan sapır sapır döküleceği gün daha çabuk erişsin. ama bu formül daima işe yaramıyor. ve entry'nin tam burasında şimşek çakıyor ve spoiler yağmuru başlıyor:

    --- spoiler ---

    "formül" demişken, "the strain"in fazlasıyla "formüllü" bir yapım olduğu izlenimine kapıldım ben dizinin "night zero" adlı bu ilk 70 dakikasında. bunun en bariz örneği olarak, mesleğinde tam bir guru haline gelmiş ama işkolikliği nedeni ile eşiyle papaz olmuş ana karakterimiz ephraim goodweather*ı işaret edebilirim. ölünün eline odaklanarak «bu el birazdan canlanacak!» mesajı vermeler, «bam! bum!» ses efektleriyle korku vermeye çalışmalar... bu liste böyle böyle uzar gider. ha, diyeceksiniz, «işin içinde guillermo del toro'nun parmağı var, ne bekliyordun ki?» haklısınız. adı güzel, kendi pek o kadar güzel olmayan guillermo ağabey'in el attığı klişeden belini doğrultamamış işlerden "don't be afraid of the dark"ın ve "mama"nın hayal kırıklığı yüreğimde hâlâ taze: (bkz: #27094452) (bkz: #31818026)

    şimdi "night zero"ya daha yakından bakalım. bu bağıntılar aklımda nasıl döllendi de ben geldim burada yumurtluyorum, tam bilmiyorum ama, "the strain" ile 1979 tarihli ridley scott başyapıtı "alien" filmi, "uçak" ile john hurt'ün canlandırdığı "kane" ve adını henüz bilmediğim "vampir-imsi yaratık" ile "alien" arasında bir bağıntı var sanki. temellendirmem pek mümkün olmadığı için bu fikri hızlıca geçip, yalnızca anılmış olarak bırakıyorum.

    dizide fark ettiğim bir diğer bağıntı ise fazlasıyla bariz. lütfen, diziden çektiğim şu fotoğrafa bir göz atınız. bu size bir şey hatırlattı mı? elbette! "fight club"ın adeta ölümsüzleşmiş şu sahnesinin "the strain"cesi bu! [dakikalar sonra gelen edit: entry'yi yolladıktan hemen sonra hatırladım ki, "fight club" nam filmde şöyle bir ifade mevcuttu: «this is it... ground zero.» burada vurgu "ground zero"da, çünkü filmin henüz başında kullanılan bu ifade, kendisini "the strain"in ilk bölümünün adında "night zero" olarak buluyor. vampir ağabeylerin yapmaya çalıştıkları şeye de bir çeşit "project mayhem"* denilebilir, zaten bariz olan bağ daha da kuvvetlendirilebilir.]

    ayrıca, kafa patlatmalı malum sahnede izlediğim dizinin "the strain" olduğunu ansızın unuttum ve gözümün önüne the mountain'ın elinde telef olan oberyn martell geldi... gözlerim dolu dolu oldu bak yine...

    bitirmeden evvel şunu da eklemeliyim ki, ephraim goodweather'ın 206 kişinin öldüğü "uçak hadisesi" ile ilgili yaptığı basın açıklamasında kullandığı «hepsinin acı çekmeden, huzur içinde ölmüş gibi göründüğünü söyleyebilirim» ifadesi, biz türkiye halkının hafızalarında tazeliğini koruyan bir açıklamaya epey benziyor: tarihlerden 17 mayıs 2010. yer zonguldak. bir madende, 30 işçinin yaşamını yitirdiği bir grizu faciası* yaşanıyor ve dönemin muz cumhuriyeti çalışma bakanı ömer dinçer şu açıklamayı yapıyor: «güzel öldüler. o konuda ben acı çekmediklerini ve fizik olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim.» tuhaf, değil mi?..

    neyse. madem entry'ye dizinin başlangıç cümleleriyle başladım, bitirirken de aynı yolu izleyeyim:

    «sevgi lütfumuzdur, sevgi felaketimizdir.»

    --- spoiler ---
492 entry daha
hesabın var mı? giriş yap