28 entry daha
  • başka sinema sayesinde festivalde izleyemeyenlerin de izleyebildiği tayfun pirselimoğlu filmi.

    ölüm ve vicdan üçlemesiyle karşılaştırdığımızda oldukça akıcı bir film olduğu söylenebilir.

    filmden benim çıkarımlarım şöyle:

    --- spoiler ---

    bu nihat'ın necip'e dönüşme hikayesi değil. çünkü görebildiğimiz kadarıyla aslında nihat "yaşamıyor". yaşamak fiilinin sadece nefes alıp vermekten ibaret olmadığını göz önüne alındığında nihat'ın gördüğümüz/hisettiğimiz bir ailesi yok. evinde neredeyse hiçbir kişisel eşya olmadığı gibi geçmişinden günümüze taşıdığı detaylara da yer yok. kırık aynasında gördüğü suret oldukça kirli.

    arkadaşları diyebileceğimiz karakterlere, evine sokmayacak kadar mesafeli, nitekim hemen filmin başında aslında arka-daş da sayılmayacaklarını görüyoruz. büyük bir mutfakta çalışmasına rağmen makarna-menemen-patates üçgeninde yediği yemekler, cinsel ihtiyaçlarını bir fahişeyle bile gidermeden masturbasyonla tatmin etmesi, giydiği sıradan kıyafetler ve bir şoku atlatamamışcasına sergilediği donuk tavırlarıyla nihat'ın yaşadığını iddia etmek fazlasıyla cüretkar olmayı gerektirir.

    kendisine bakan ayşe'ye yaklaşmaması ama davet geldiğinde reddetmemesi, tıpkı arkadaşlarıyla görüşmek istememesine rağmen kapısına geldiklerine kıramaması ya da az önce masturbasyon yapacakken fahişeyle beraber olma sırasında sözsüz bir sona kalmayı kabul etmesine, nezarethanede parmaklıkları ayakkabısının topuğuyla döven adama polisin vurmasından sonra iki tane de kendisinin vurması gibi; aslında iradesini yitirdiğini/hiç olmadığını/; gereklilikler dışında kalan arzularının köreldiğinin
    ispatı sayılabilir.

    necip bir anlamda nihat'ın aynadaki sureti. nihat tıpkı onun hayatını yaşarken, onun kıyafetlerini giyerken ve o/ymuş gibi yaparken ufak duraklamalar dışında akıcı bir performans sergileyebiliyor.

    hikayenin izmir kısmında ortaya çıkan 'asiye' karakteri de ayşe'nin aynadaki sureti sayılabilir.

    aslında hepimizin sahip olduğu farklı hayatların ufak dokunuşlarla nasıl değişebileceğini, bize dayatılan rolleri nasıl kabul ettiğimizin ve o rolün gerekliliklerini nasıl da icra ettiğimizi; otobiyografilerimizi ya(ş)(z)arken etkisi altında kaldığımız detayları göz önüne seriyor.

    filmin güzel yanlarından bir diğeri, olay örgüsünün sıralamasını değiştirsek özünü kaçırmıyor oluşumuz olur. düşünsenize nihat'ın necip'e dönüşmesi yerine, necip'in nihat'a; asiye'nin ayşe'ye dönüşümünün öyküsünü de izleyebilirdik.

    son olarak ki üzerine söylenecek daha çok şey var ama filmi biraz daha sindirmem gerekiyor sanırım; necip'in önce karısına sonra görüntüsüne sahip olmakla kalmayıp, necip'in özyaşamöyküsüne ve reflekslerine sahip olmuş nihat'ın "adalet" önünde "ben o değilim" demesini şahsen beklemem; necip'in günahlarının kefaretini ödemeyi de kendi vazifesi sayacağını düşünüyorum.

    --- spoiler ---

    tayfun pirselimoğlu, kesal ailesiyle güzel işler yapmaya devam ediyor ve ben o değilim'le beraber çıtasını biraz daha yukarı taşıyor. defaatle izlenebileceğini düşünüyorum. ayrıca çok basit olabilir ama filmin müziklerinin de çok hoşuma gittiğini belirtmeliyim.
66 entry daha
hesabın var mı? giriş yap