8 entry daha
  • interseks'i kapsamaz. veyahut, aralarındaki kesişim kümesi transgender lehine az ya da çok olabilir ancak transgender'in alt kümesi değildir. hem teorik, hem de pratik anlamda. örneğin, trans* aktivistler ve teorisyenlerce dile getirilen cisgender kavramını ele alalım. terminolojik olarak kullanışlı olmasının yanı sıra, konu interseks'e geldikçe sert duvara çarpar. hatta "gender" kavramını pek sorunsallaştır(a)madığından, muhtemel patriyarkal toplum eleştirisini ileriye taşıması zordur.

    hah işte buradan yürücem. bizim buralara pek uğramasa da, anglosakson camiada radfem-trans gerginliği sürüp gidiyor. pek özetleyesim yok, ikinci dalga feminizm'in meşhur temsilcilerinin hazırladığı "forbidden discourse: silencing of feminist criticism of 'gender'" ve trans* aktivistlerin "a statement of trans-inclusive feminism and womanism" bildirileri ve sonradan sheila jeffreys'in geçen sene çıkan "gender hurts: a feminist analysis of the politics of transgenderism" kitabı ve etrafında süren tartışmalar var. trans* teorisyenler birtakım radikal feministleri transfobik olarak tanımlarken, trans* aktivistler ise "terf" (trans-exclusionary radical feminist) tanımlaması yapıyorlar (bkz: terfs.com).

    bu tartışmalar aslında pek yeni değil. yeni olan, daha ateşli tartışılması. hatta tee 1979'da radikal feminist perspektiften yola çıkarak "transsexual empire" kitabını yazan janice raymond, uzun aradan sonra tam da bu keşmekeş içinde "savunmalar" yazdı (fictions and facts about the transsexual empire). tabii bu tartışmaların yoğunlaşmasının en önemli nedeni trans erkek ve trans kadınların "görünürlük" kazanması. şu bikaç senede birçok "transgenderist" ve transfeminist fikre rastladım ve hayran kaldım. oldukça dinamik ve canlı enerji var. özgürleşme potansiyeli için gani gani fikir barındırdığı tezine katılıyorum. transgender'in kurtuluşu cisgender'i de mi kurtaracak? bu retorik soru tarzını seviyorum.

    belki sonda söylememiz gereken şeyi, hatta sonucu şimdi söyleyelim: birtakım feminist toplantılarda veya eylemlerde veya buluşmalarda "sadece kadın" politikası gereği trans kadınların dışlanmaları şu veya bu kasıt ile açıklanabilir ancak transfobiye ve özcülüğe fena halde açık kapı bıraktıkları gerçektir.

    gene de radikal feminist analizin özcü olduğu söylenemez ve hatta kültürel feminizm diye tanımlanan şey ile aralarındaki en büyük fark da budur. toplumsal cinsiyet ve rollerinin eleştirisinin ve reddinin feminizm'in temel meselelerinden olduğunu söylememe gerek yok. elbette "revizyon" yapılabilir ancak "bunlar hakkında konuşma" demek, takdir edersiniz ki, komiktir. "transgender", toplumsal cinsiyetin inşası ve patriyarkal düzenin sağlanması bağlamında tartışılabilecek bissürü alan sağlamaktadır. örneğin, "yanlış beden" söylemi dahi birtakım trans* aktivistlerce bile sorun ediliyor. ayrıca, görebildiğim kadarıyla kimlik eleştirisinden ziyade, ve hatta toplumsal cinsiyet rollerinden de fazla cinsiyet değiştirme operasyonları ve süreçleri sorun ediliyor. bu tartışmadan yola çıkıp topyekûn aşağılamaya varan feminist yaklaşımlar da kuşkusuz vardır, ancak bu bağlama giren her analizi transfobik, terf vs. topyekün sınıflandırmaya anlam veremediğimi söylemeliyim. robert jensen'in başına gelenler bunun bi örneği -açın öğrenin. ha, tezler yanlışlanabiler -ol sebeple transfeminist sesin daha fazla çıkmasını arzuluyorum şahsen.

    şu karikatürden devam edelim,
    "such an easy mistake to make"

    radikal feminist-muhafazakar hristiyan söylem benzerliği çarpıtıcı elbet. iyi de, uygulamada transseksüelliğin patriyarka tarafından kullanıldığının ve erkek egemenliğini yeniden ürettiğine dahil sorunlar olmuyor mu? örneğin, iran. burada eşcinsellik ve biseksüellik yasak ve bir (1) tane bile hakları yok. buna rağmen, özellikle humeyni'nin fetvasından sonra transgender "özgür". dünyada en çok cinsiyet değiştirme ameliyatları yapılan ülkenin başında iran geliyor. dahası, maliyetler, bürokratik işlemlerin çözümü vs. tamamen devlet tarafından destekleniyor. bugün iran'da yüzbinlere varan trans* nüfus olduğundan söz ediliyor. "be like others" (2008) belgeselini seyretmişseniz mevzuuya az buçuk aşinasınızdır demektir.

    hatta ve hatta propagandası bile yapılıyor: aynen israil'in eşcinsel ve biseksüel haklar konusunda yakındoğu'da oldukça "ileri" noktada olmasından dolayı pinkwashing yapılması gibi, transseksüellik mevzuuda iran'ın batıdan bile "ileride" olduğu ajitasyonu var. ancak kazın ayağı hiç de öyle değil, birçok gey, lezbiyen ve biseksüeller üzerindeki baskının azalması amacıyla cinsiyet değiştirmesinin yanı sıra, fiili olarak zorunlu. bu tabii ki, trans kadın ve erkeklerin gerçekten özgür olduğu anlamına gelmiyor, zira toplumsal algı ve dışlanma bakımından batı'dan ve diğer müslüman ülkelerden çok da büyük farklılığı yok.

    bu arada değinmeden edemeyeceğim, iran dışında suudi arabistan gibi ülkelerde de durum şöyle: transseksüellik ağır baskı alltında ve cinsiyet değiştirme operasyonları yasak olmasına rağmen tek istisnası interseks bireyler. yani, kimliğin doğrudan "erkek" veya "kadın" lehine, dolaylı olarak transgender lehine yok edilmesi var.

    iki önemli husus öne çıkmaktadır: birincisi, liberal feminizm ve/veya liberal lgbt politika, öncelikli olarak hukuk ve insan hakları talebinden yola çıkmakta olduğundan birçok sosyal olguyu talileştirmek zorunda kalıyor. transgender'in göreceli olarak haklara sahip olduğu ülkelerde, özgürlüğü "sağlayamaması" durumu var. ikincisi, muhtemel bi devrimde (hihi), transgender olmaya zorlanmış eşcinsel, biseksüel ve intercinseller "detrans" olabilecektir. eh, bu da doğal olarak tartışmalara yol açacaktır.

    madem müslüman ülkelerden yola çıktık, şu transgender tartışmasına bi de "tesettür" açısından bakalım madem. evet, bi noktadan sonra hiçbir anlamı olmayacak sakat bi analoji. kaldı ki, örneğin islami feminizm sadece tesettürden yola çıkmaz da, mahremiyet, başörtü, dini metinler vs. eleştirisinden yola çıkan her türlü feminist analiz islamofobik ve oryantalist olarak tanımlanabilir mi? transgender, radikal feminizm'in iflas ettiği nokta olarak değerlendirilebilir yüzeysel anlamda ancak interseks söz konusu olduğunda transgenderizm için de aynı şey iddia edilebilir. gelelim sorulara.

    transgenderizm eleştirisi ile transfobi arasındaki çizgi ince midir yoksa kalın mıdır? transgenderizm, toplumsal cinsiyet'i tekrar üretip dolaylı olarak patriyarkayı meşrulaştırıyorsa, buna karşı çıkmak için kimlik nasıl tanımlanmalıdır? janice reymonds'ın kitabına karşı sandy stone, post-yapısalcı perspektiften "the empire strikes back: a posttranssexual manifesto" yazmış ve bugünkü "transgenderist" tezleri de tartışmıştı; liberal geri dönüş iddiasına karşı neler yapılabilir?

    kaynak:
    - "ıran's sex-change operations provided nearly free-of-cost", the huffington post, 6 april 2012
    http://www.huffingtonpost.com/…ation_n_1568604.html
    - alessia valenza, "saudi arabia: 425 cases of sex-reassignment in 27 years", ilga, 31 may 2012
    http://ilga.org/…s-of-sex-reassignment-in-27-years/
    - "iran’da 4 yılda 1,000’den fazla cinsiyet geçiş ameliyatı yapıldı", kaos gl, 5 aralık 2012
    http://kaosgl.org/sayfa.php?id=12853
    - rochelle terman, "trans[ition] in ıran", world policy journal, vol. xxxi, no 1, spring 2014
    http://www.worldpolicy.org/transition-iran
    - ulrica engdahl, "wrong body", transgender studies quarterly, no 1-2, pp 267-269
    - jennifer finney boylan, "trans community can change minds by changing discourse", los angeles times, 15 august 2014
    http://www.latimes.com/…anguage-20140817-story.html
    - robert jensen, "feminism unheeded", nationofchange, 8 january 2015
    http://www.nationofchange.org/…8/feminism-unheeded/
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap