1 entry daha
  • bazı filmler vardır, senaryosundan, oyunculuklarından, yönetmenliğinden, sanatsal niteliklerinden çok başka bir yönüyle dikkat çeker; samimiyet. la famille bélier işitme engelli bir anne-babanın işitme engelli olmayan ve müziğe yetenekli olan kızlarının öyküsü anlatan çok samimi bir film. film işitme engellilerin sorunlarına zaman zaman değiniyor ama bunu tribünlere oynamadan, acındırmadan, sululaşmadan yapıyor. onun dışında film aslında komedi-dram dengesini çok iyi kuran bir ergenlik çağı (coming of age) filmi. festival kapsamında ilk gösterimini rexx'de kalabalık bir salona karşı yaptı.

    --- spoiler ---

    yine bir avrupa filmindeki lise hayatını görüp "ulan ne hayatlar yaşanıyor bea" dedim. kızın kardeşine filmden sonra üzüldüm baya, zaten hayat sana zordu, bir de lateks alerjisi falan, inşallah mathilde ilgisini esirgemez sonraları.
    onun dışında filmin başında kız çiftlikten bisikletle merkezi bir yere indi, oradan servisle okula gitti. sonraları akşam dersleriydi, koroydu, bu kız okula nasıl gidip geldi? hocanın bunu eve almadığı gün, akşam karanlığında bisikletli idi. demek onca yolu bisikletle gidip gelmek zorunda kaldı her gün garibim.
    onun dışında ailenin işlerini halleden tek adamken birden gidecek olmasının ailesini düşüreceği durum, o tereddüt filmdeki bence en derin duygu idi. bir hafta pazara gitmedi kız, tek satış yapamadılar, daha da hala süt toplama merkezinden falan telefon geliyor. yoksa herkesin çocuğu ailesinden ayrılıyor okumak için.
    baba efsaneydi, jenerikteki kuşaklı fotoğrafından seçimi kazandığı sonucunu çıkardım ama tam emin değilim. valide hanım'ı oynayan abla, delicatessen'deki şuh ablaymış bu arada, hey gidi.
    seçme sahnesinde kız 'je vole'yi söylerken sanıyorum herkesin içi oyuldu. ne güzel film lan!

    --- spoiler ---
52 entry daha
hesabın var mı? giriş yap