1759 entry daha
  • yayımladığı bir kitap üzerinden "yayıncılıkta editör" dersine giriş yapılabilecek tv sunucusu, gazeteci.

    vaktiyle, kanal 7'de, iskele sancak programında kendince önemli gördüğü kişilerle sabaha karşı üçlere, dörtlere kadar konuşmalar yapar ve sonra da bunları yayımlayıp, "yazar" sıfatıyla yayıncısından (yayınevi iskele sancak adını taşıdığına göre kendi kendinden) para da alırdı.

    kitapların sekizincisi vedat türkali ile yapılan programın (kısaltılmış da olsa) bant çözümü idi. (tabii saatlerce konuşan vedat türkali olsa da, kitaptan telifi ahmet hakan aldığı için türkali dava açmış ve tazminat kazanmıştı, bu kitaplar da bir daha basılmamıştı.

    şimdi (vaktiyle, arkasındaki yapıştırılmış etikete göre 4320000 liraya aldığım) kitabın yayımlanmış bant çözümüne bakalım da... editörlük müessesesi naşirlerde ne kadar gerekliymiş bir görelim:

    .

    bir kere inceltme ve uzatma işaretlerindeki bütün şapkalar yok. örneğin, nâzım, mahkûm, imkân...

    s. 12: "zeki başdamar, refat fuat, ruhi belhi"... art arda vedat beyin sözünü ettiği bu adların üçü de yanlış çözülmüş: zeki baştımar, reşat fuat baraner, mihri belli olmalıydı.

    s. 15/16. ünlü istanbul şiirinin onur akın bestesini dinlemişler. şiiri herkes bilir (bendeniz de ezberlemiştim gençliğimde).

    "gemilerinde", "adalarında bakan süleymaniye bebek'te" (iki kez aynen tekrarlanıyor), "akşamlarla", "bakan süleymaniye bebek'te", "zafer şarkılarıyla yetişmişti"... hepsi de yanlış çözümlemeler. onur akın'ı iyi işitemedinizse, bir yere bakıp doğrusunu bulmak gerekmez mi?

    sırayla doğruları: ""gemilerinle", "adalarında bahar süleymaniye'nde güneş", "akşamlarınla", "sakin süleymaniye'nle bekle", "zafer şarkılarıyla geçişimizi"...

    s. 19: "vedat, nedim filan var". aradaki virgül gereksiz, iki kişiden değil, vedat nedim'den [tör] söz ediliyor.

    s: 20: "zeki ülgen bey var"... istiklal marşı'nın bestecisi zeki üngör'den söz ediliyor.

    s. 25: "aynı gevherdendir" derken vedat bey'in "cevherdendir" dediğinden eminim.

    s. 26: "belde ve keşhaneler gördüm dolaştım büyük islâmı"... ziya paşanın ünlü beytini bilmek gerekli değil mi... avrupa'yı överken ziya paşa "belde ve keşhaneler" (!) görmemişti, "kâşaneler" görmüştü tabii... "büyük islâm" ise dolaşılacak bir yer değil, sadece bir din olduğuna göre, ziya paşa "mülk-i islâm'ı" dolaşmış olmasın?

    s. 29: "dezantansasyon"... tkp tarihiyle ilgili olmayınca, kulağı da iyi açmayınca "desantralizasyon"u doğru işitemezsiniz elbette.

    s. 35: "takrîrî sükun"... o kanunun doğru imlası "takrir-i sükûn" dur.

    s. 39: aynı sayfada üç ayrı yerde üç yanlış özel ad: "oktay rıfat", "eduvar", "mete tuncay"... "büyük şairin soyadı rifat, fransız'ınki eluard, tarihçinin ki ise "tunçay'dır.

    s. 41: "komütern"... sanırım "komintern" demek oluyor. (s. 43'te de "kominter")

    s. 47/48: telefonla katılan bir konuğun adı "moris pardin" (s. 68'de de "pardi"). bant çözümlemesine göre ahmet hakan da vedat bey de öyle söylüyorlar... oysa öyle bir yazar yok ingiltere'de ve türkçe bilen. moris farhi idi o zat.

    moris farhi konuşmasında dünya çapında birtakım yazar adları sayıyor. bant çözümüne göre şöyle bunlar: "james os, cruse mc case, arthur"... değil ünlü, ünsüz de olsa böyle yazarları hayatımda işitmedim. kimbilir moris farhi ne dedi, bant çözümcüsü ne anladı? (ilki james joyce muydu acaba?)

    s. 49: "serdar tanilli"... bant çözümünü liseli biri yapmış olmalı... yoksa "server" hocayı kim tanımaz?

    s. 53: "sürecine alıntı ettiğim"... korkarım romanın yazılma sürecine "tanıklık" etmiştir konuşmacı.

    s. 54: "mesela tek kişilik birini çıkarttığım zaman" vedat bey "tek kişilik ölüm"ü yayımlamasından söz etmiş herhalde. ölüm de biri olmuş.

    s. 55: ahmet hakan "lütfü ömer akad" diye anons ediyor... bir kişi de şu "ömer lütfi akad" adını doğru imlayla ve doğru sıralamayla yazsın...

    s. 57: vedat bey, lütfi bey için "çok çok iyi kargocusu" türk sinemasının, dememiştir değil mi? herhalde "kurgucusu" demiştir bu büyük sinemacı için...

    aynı sayfa: "ben de bayağı filmde çalışıyordum" diyor kitaba göre vedat bey... bir düşünseler "epeyce" mi çalışmış yoksa "adi" bir filmde mi çalışmış? ikisi de değil tabii... nusret ikbal'in sahibi olduğu "be-ya" adlı film şirketiyle (dikkat filmle, "filmde" değil) çalışıyor o zamanlar...

    s.61: vedat bey konuşuyor: "imam halûk 'ezeli şifadır, aldanmaktır' diyor"... vedat bey tevfik fikret'i bilen biri olarak imam haluk diye birini uydurmayacağına göre fikret'in o dizesi şöyle olmalı: "inan haluk, ezeli bir şifadır aldanmak" (dikkat "aldanmaktır" değil)...

    s. 62: "onure", "darvin". onore edelim bari darwin'i biz de.

    s. 65: "zeki bey'e sorarlar"... serbest fırka'nın kurucusunun "fethi bey" [okyar] olduğunu vedat bey bilir, biz biliriz de... yayıncı bilmez tabii.

    s: 67: "asım bezeci"... eleştirmen asım bezirci'yi ne hallere sokmuşlar?

    s. 68: "reşat fuat varami"... o soyad "baraner" olmasın?

    s. 71: "dr. hikmet kıvılcım'dı"... kıvılcımlı değil miydi doktorumuzun doğru soyadı?

    s. 73/74: "gramşi"... evet öyle okunur ama "gramsci" yazılır.

    s. 79: "palpot"... sözkonusu ülke kamboçya olduğuna göre "polpot" olmalı...

    s. 83: "sidalk"? bedrana'nın aldığı ödül "cidalc" ödülüdür. kitapta yok ama karlovy vary festivalinin ödülüdür.

    s. 85: "said faik"... özel adları keyfimizce araplaştırmayacaksak "sait" demek daha doğru olur.

    s. 87: "kemal anadolu'yla" görüşüyorlar ama farkında değiller ki telefonda "kemal anadol"la görüşüyorlar.

    s. 98: "büyük maccartis", "büyük maccarthy'st"; "john faster dallas", "john foster dulles" olmalı.

    aynı sayfadaki kemal tahir'in romanı "bozkır'daki çökelek" ise "bozkırdaki çekirdek" olmalı... iyi ki "ham çökelek" dememişler.

    s. 91'den sonra gelen 92'nin başından anlaşılıyor ki atlama var... suat bey diye birinin konuşmasının başı yok... ilerde de deniz türkali'nin konuşmasının tamamının kaldırıldığı anlaşılıyor. (s: 98: "kızınız deniz türkali'yle de görüştük")

    s. 109: "savcılar cinayet işletemez". elbette işletemezler genel olarak... ama orada söylenen söz, süleyman demirel'in ünlü "sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz" sözüdür.

    hele şükür ki, son sayfaya (110) geldik de...

    benim de artık gidip bir bardak çay koymaya mecalim anca kaldı.

    temmet.
7754 entry daha
hesabın var mı? giriş yap