13 entry daha
  • pek çokları 65 ve 66'ncı ayetlere takılırken beni 67 ayeti ile sarsmış kuran suresi. şöyle diyor:
    "yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki allah (sizin için) ahireti istiyor. allah güçlüdür, hikmet sahibidir."
    diyanet vakfı çevirisi
    http://www.kuranmeali.org/…rani_kerim_mealleri.aspx

    siz bu "esir olmaması" ifadesini hiç esir almamak olarak anlayabilirsiniz. oysa ayetin iniş sebepleri tüyler ürperten bir açıklama sunuyor. buna göre ayet bedir savaşında ele geçen ve aralarında peygamberin yakın akrabaları da bulunan esirlerin fidye ile serbest bırakılmasından sonra inmiştir. rivayete göre peygamber, bu esirlere ne yapılması gerektiği konusunda kararsız kalır (?) bunun üzerine çevresine danışır. ebu bekir, aralarında yakın akrabalar da bulunduğunu ve para karşılığı salıverilmelerinin uygun olacağını söylerken, ömer hepsinin öldürülmesini ister. peygamber ne mi yapar? yine kararsız kalır ve herkesin bildiği gibi yapmasını söyler. ancak ardından bu ayet iner ve allah'ın da ömer'in görüşü doğrultusunda emrettiği anlaşılır. yani kuran'ın allahı da esir alınmış, elleri arkadan bağlı şekilde kaderini bekleyen, silahsız kimselerin öldürülmesini emretmektedir. hatta bunun üzerine peygamber, ömer'e dönerek:
    "sana muhalefet ettiğimiz için az kaldı büyük bir bela gelip bize çatacaktı" buyurmuştur."

    ancak abdullah b abbas'dan rivayet edildiğine göre:
    "enfal: 8/67. âyeti, müslümanların az olduğu bedir savaşının yapıldığı günde inmiştir. müslümanların sayısı çoğalıp hakimiyetleri artınca allah teala esirler hakkında şu âyeti indirmiştir:
    <<savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.>>
    muhammed / 4
    diyanet işleri meali
    http://www.kuranmeali.com/…tirma.asp?sure=47&ayet=4

    tabii tevbe suresi'nin sonradan söz konus savaş protokollerini topyekün değiştireceğini (hafifletmek değil sertleştirmek anlamında) de yazmamız gerekir.

    not: okuduklarımdan anladığımı yazdım. görüşlerim tamamen kişiseldir. olamaz diyenlere kendilerinin de sınamaları için aşağıda ilgili hadisleri veriyorum.

    ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
    << 1- hz. ömer'den rivayette o şöyle anlatıyor:
    "bedr günü hz. peygamber (s.a.v.) esirlerden fidye aldı da bunun üzerine allah tealâ bu âyetleri indirdi. daha sonra alah tealâ onlara ganimetleri helâl kıldı."[249]
    2- mücahid'in rivayetine göre, ömer b. hattab (r.a.) bir görüş ileri sürerdi de onun bu görüşü gökten gelen vahye tıpatıp uyardı. rasulullah (s.a.v.) bedir esirleri hakkında ashabı'yla istişarede bulunmuştu. müslümanlar:
    "ey allah'ın rasulü, bunlar senin amca-zadelerindir. onlardan fidye al" demişlerdi. ömer (r.a.) ise;
    "ey allah'ın rasulü, bunları öldür" demişti. bunun üzerine mevzuyla alakalı âyet nazil oldu."[250]
    3- ibn ömer'in rivayetine göre de, rasulullah (s.a.v.) esirler hususunda ebû bekr (r.a.)'e danışmış o da:
    "senin kavmin ve aşiretindir. onları serbest bırak yollarına gitsin-ler" demişti. ömer (r.a.)'e danıştığında ise ömer (r.a.):
    "onları öldür" demişti. müteakiben rasulullah (s.a.v.) onlardan fidye almıştı. bunun üzerine allah teala bu âyetleri indirdi. nihayet rasulullah (s.a.v.), ömer (r.a.)'e rastladı da:
    "sana muhalefet ettiğimiz için az kaldı büyük bir bela gelip bize çatacaktı" buyurdu."[251]
    4- abdullah b. abbas diyor ki:
    "enfal: 8/67. âyeti, müslümanların az olduğu bedir savaşının yapıldığı günde inmiştir. müslümanların sayısı çoğalıp hakimiyetleri artınca allah teala esirler hakkında şu âyeti indirmiştir:
    "kâfirlerle karşılaştığı-nızda boyunlarını vurun. onları sindirip perişan edince de esir alıp bağlayın. sonra ya bir lütuf olarak karşılık almadan serbest bırakın veya serbest bırakma karşılığında fidye alın..." [252]
    5- ebû bekr ahmed b. hüseyn el-hıyerî, hacib b. ahmed'den, o muhammed b. hammad'dan, o ebû muaviye'den, o a'meş'ten, o amr b. mürre'den, o ebû ubeyde'den, o da abdullah ibn mesud'dan bize rivayet ettiğine göre, bedir günü vuku bulup esirler ortaya getirilince, rasulullah (s.a.v.):
    "şu esirler hakkında ne diyorsunuz?" buyurdu. ebû bekr (r.a.) dedi ki:
    "ey allah'ın rasulü, bunlar senin kavmin ve halkındır. onları hayatta bırak, kendilerine zaman tanı. umulur ki aziz ve celil olan allah onlara tevbe nasib eder." ömer (r.a.) de:
    "onlar seni yalanladılar, seni yurdundan çıkardılar. bunları öne çıkar da boyunlarını vur" dedi.
    abdullah b. revaha da:
    "ey allah'ın rasulü, odunu bol olan bir vadi araştır, bun-ları o vadiye sok. sonra da onları ateşe ver" dedi. bu söz üzerine abbas:
    "sen yakınlık bağını koparıp attın" diye sitem etti. rasulullah (s.a.v.) bir müddet sustu, onlara cevap vermedi. sonra çadırına girdi. bunun üzerine bir grup insan:
    "ebû bekr'in sözünü kabul edecek", bir grup insan:
    "ömer'in sözünü kabul edecek", diğer bir grup insan da:
    "abdullah b. revaha'nın sözünü kabul edecek" dediler. sonra rasulullah (s.a.v.) yanla-rına çıkıp buyurdu ki:
    "şüphesiz kudretli ve yüce olan allah kendisi hakkında bazı kişile-rin kalplerini yumuşatır. öyle bir halde ki o kalpler sütten yumuşak olur. bazı kişilerin kalplerini de katılaştınr. öyle ki o kalpler taştan da katı olur. ey eba bekr şüphesiz senin durumun " ...o halde kim bana tabi olursa muhakkak o bendendir. kim de bana karşı gelirse şüphesiz sen çok bağışlayansın, çok acıyansın" diye niyaz eden ibrahim'in ve "eğer onlara azab edeceksen şüphesiz onlar senin kullarındır. eğer onları bağışlayacaksan sen hiç şüphe yok ki çok güçlüsün, hakimsin" diye yalvaran isa'nın durumuna benziyor. ey ömer, senin durumun da "rabbimiz, sen onların (firavun hanedanının ve tebeasının) mallarını yok et, kalplerine katılık ver" diye beddua eden musa'nın ve "rabbim, yeryü-zünde kâfirlerden birtek canlı bırakma" diye beddua eden nuh'un durumu gibidir."
    sonra rasulullah (s.a.v.):
    "sizler bugün muhtaç kişilersiniz. sizler bugün muh-taç kişilersiniz. o halde onlardan ya fidye vermeye, ya da boynu vurulmaya uğramayan hiçbir kimse kalmasın" buyurdu?. bunun üzerine allah teala bu âyeti devam eden üç âyetin sonuna kadar indirdi."[253]
    6- ibn mes'ûd rivayetinde "hz. peygamber (s.a.v.)'in:
    "sizler bugün fakir ve yoksul durumdasınız. onlardan hiçbiri size fidye vermeden ya da boyunları vurulmadan dönüp evlerine gitmesinler." demesi üzerine onun:
    "ey allah'ın elçisi, süheyl ibn beydâ' hariç, çünkü ben onun islâm kelimesini söylediğini işittim." dediği, hz. peygamber (s.a.v.)'in bir şey söylemeyip sustuğu, efendimiz (s.a.v.)'in susması üzerine ibn mes'ûd'un,
    "yanlış bir şey mi söyledim?" diye üzerine bir azâb inmesinden korktuğu; ancak biraz sonra hz. peygamber (s.a.v.)'in:
    "süheyl ibn beydâ' hariç." buyurmasıyla rahatladığı ayrıntılarına da yer verilmektedir."[254]
    âyet hz. ömer'in görüşünü destekler mahiyette indi ve allah teala buyurdu ki:
    "hiçbir peygambere yeryüzünde düşmanlarına tam bir darbe indirmedikçe esir almak yaraşmaz."[255]
    bu olay, abdullah b. abbas'tan da buna yakın bir şekilde rivayet edilmiştir.
    7- abdurrahman b. hamdan el-adl, ahmed b. cafer b. malik'ten, o abdullah b. ahmed b. hanbel'den, o babasından, o ebû nuh kurad'dan, o ikrime b. ammar'dan, o simak-i hanefî'den, o ebû zümeyi'den, o ibn abbas'tan, o da ömer b. hattab (r.a.)'dan bize şu rivayette bulunmuştur:
    "bedir günü müslümanlar ve müşrikler karşılaştıklarında ve allah müşrikleri bozguna uğratıp, onlardan yetmiş kişi öldürülerek, yetmiş kişi de esir edildiğinde, rasulullah (s.a.v.) ebû bekr, ömer ve ali (r.a.) ile istişare etti. ebû bekr (r.a.) dedi ki:
    "ey allah'ın nebisi, bunlar bizim amcazadelerimiz, aşiretimiz ve kardeşlerimizdir. ben onlardan fidye almanız ve böylece onlardan aldığımız bu fidyenin kâfirler aleyhine bizim için bir kuvvet olması görüşündeyim. hem umulur ki allah onlara islam'ın yolunu göste-rir de böylece bizim elimiz, kolumuz olurlar." rasulullah (s.a.v.):
    "ey hattab'ın oğlu, se-nin görüşün nedir?" buyurdu. ben de dedim ki:
    "allah'a yemin ederim ki ben, ebû bekr'in görüşünde değilim. fakat benim görüşüm şu: falan kimse için -bu kişi ömer'in yakınıydı- bana imkân bahşedesin de onun boynunu vurayım. ali'ye de imkân tanıyasın da o da akîl'in boynunu vursun. hamza'ya da falan kimsenin -kardeşinin- imkânını bah-şedesin de boynunu vursun. ta ki böylece allah teala kalplerimizde müşrikler için bir ağırlaşma, bir sulh olmadığını bilsin. bunlar o müşriklerin ileri gelenleri, önderleri ve ko-mutanlarıdır." bunun üzerine rasulullah (s.a.v.)'ın gönlü ebû bekr'in dediğine yattı da benim dediğime yatmadı. böylece esirlerden fidye aldı. ertesi gün sabahleyin rasulullah (s.a.v.)'a gittim. bir de baktım kendisi ve ebû bekr oturmuş ağlıyorlar.
    "ey allah'ın rasulü, bana haber ver, seni ve arkadaşını ağlatan şey nedir? eğer ağlamaya imkân bu-labilirsem ben de ağlayayım, bulamazsam bari ağlar gibi yapayım" dedim. rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
    "arkadaşlarının bana sunduğu fidyeden dolayı ağlıyorum, -yakında bulunan bir ağacı göstererek- şu ağaçtan daha yakın olarak size azab olunması gerçek-ten bana arzolundu." müteakiben allah teala bu âyetleri indirdi."[256]
    bu hadisi müslim, sahihi'nde, hennad b. seriyy, ibn mübarek, ikrime b. ammar tarikiyle rivayet etmiştir.[257]>>

    kaynaklar:
    [249] ebu davud, ahad, 120, hadis no: 2690. ayrıca bak: müslim, cihad, 58. uzun bir hadis olan müslim hadisinin bir kısmıdır
    [250] bu hadis ömer b. hattab (r.a.)’ın: "üç hususta rabbime muvafakat etlim..." sözüyle uygunluk arzetnıektedir. bu hadisi ahmed müsnedi'nde tahric etmiştir: 1/24. imam ebu’l-hasen ali bin ahmed el-vahidi, esbâb-ı nüzul, ihtar yayıncılık: 195.
    [251] musannif bu hadisi senedsiz zikretmektedir. oysa hakim, bu hadisi senedli olarak müstedrek'te tahric etmiştir: 2/329, suyuti: ed-dürr: 3/202. imam ebu’l-hasen ali bin ahmed el-vahidi, esbâb-ı nüzul, ihtar yayıncılık: 195.
    [252] muhammed: 47/4; ibn cerir et-taberi, câmiu'l-beyân.
    [253] tirmizi; cihad: 1714, tefsir: 3084, ahmed; müsned: 1/383, hakim: 3/21, taberani; mu'cem-i kebir: 10/177, heysemi; mecma': 6/87. imam ebu’l-hasen ali bin ahmed el-vahidi, esbâb-ı nüzul, ihtar yayıncılık: 195-196.
    [254] ibn cerir et-taberi, câmiu'l-beyân, 10/31.
    [255] yunus suresi, 10/88
    [256] müslim; cihad ve siyer: 58 (1758 s. 1383), ebu davud; cihad: 2690, tirmizi; tefsir: 3081. imam ahmed, müsned, 1/30-31,33
    [257] imam ebu’l-hasen ali bin ahmed el-vahidi, esbâb-ı nüzul, ihtar yayıncılık: 196.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap