37 entry daha
  • yabancı film.

    bazen yaşadığınız şeyler karşınıza bir film olarak çıkar. bu film de bir süredir içinde olduğum bir deneyimin farklı boyutları ile beyaz perdeye yansımış hali.

    daha yeni bir arkadaşıma, “yeniden başlamak için dibe vurmak lazım” diyordum. filmin temeli bu fikir üzerine kurulu olsa da filmde beni etkileyen ve filmin sonunda salakça ağlamama neden olan şey başka.

    hayatınızda gerçekten anlaştığınız insanlar, en iyi arkadaşlar, dostlar, aşklar olabilir. ama bazen sizi rahatlatan kendinizi hiç tanımadığınız birine teslim etmektir. aşktan meşkten bahsetmiyorum. tensel bir akış değil bu. kelimelerin, kavramların, anın akışına bıraktığınız bir ilişkidir bu. başka kimselerle bu kadar patavatsız, sınırsız, kalkansız konuşmamışsınızdır misal.

    filmde beni en çok etkileyen bu idi. yalnız bir erkeğin ve bir kadının hayatlarındaki başka bir sürü soruna, kendilerine rağmen, kendilerini, kendilerine dair anlamları buldukları bu “konuşma-yazma” ilişkisi sardı beni. davis’in karen’ın hayatı, oğlu ile kurduğu ilişki izlenilesi. evet filmin konusu basit, yaşanan olayların şahaneliği yok. aslına bakarsanız beyaz, zengin bir amerikalının ölüm karşısında kendini şımarıkça yeniden bulmaya çalışırken dağıtması ile ilgili bir film. ama bazen en saçma şeyleri anlamlı kılan o saçma şeylerin hayatınıza dokunuyor olması değil midir? bu film içinde bulunduğum ve hala anlamlandıramadığım bir şeyi anlamlandırmama yardım ettiği için benim nazarımda güzel bir film.

    bu konuşmalardan birinde karen, davis’e sorar: “why did you marry with her?” davis cevap verir: “ıt was easy.” saatlerdir bu cümlenin basitliğinde eziliyorum galiba.

    bu kadar sarmasında etken jake gyllenhaal ve naomi watts‘ın performansları da yer alıyor. ve de fondaki parçalar. bu ara müzikle yaşıyorum sanırım. bazı parçaları 47856 kere tekrar dinleyebiliyorum.

    velhasıl, bazen teslim olmak yeniden başlamak için iyi bir yol.
188 entry daha
hesabın var mı? giriş yap