2191 entry daha
  • ismet paşanın talat aydemir'le olan münakaşasında söylediği "ben ölmeye hazırdım, onlar öldürmeye hazır değildi" sözünü çok sık hatırlıyorum bu üç gündür.

    çok üzgünüm. çok kırgınım. olan bitenle kafamda hesaplaşamıyorum.

    elimden geldiğince ne olduğunu ne olacağını anlatmaya çalışayım.

    öncelikle bizim son 110 yılımız darbeler devrimler tarihidir. (bkz: bab-ı ali baskını) ile start verilen bir anlayışın bu günlere evrilmesini gördüm, görmeyi planlamıyordum. ben bir darbe bekliyordum ama bu şekilde değil, bu yöntemlerle değildi. darbe yapacak kadar ileri gitmeyi anlayabiliyorum. zira bunların hikayeleriyle büyüdük bizler. ittihatçılık bizim bugünkü anlayışımıza etki eden önemli bir husus olduğu için çok da uzak değiliz ne düşünülebildiğine. rte'nin "dava" "kefen" falan diye her sayıklayışında aslında söylemek istediği bir yerde bu. inandıklarına can verecek kadar, onlar için can alacak kadar inanıyor olmak.

    darbeler kanunlara aykırıdır. darbeler demokrasiyle örtüşmez. darbeler halkın iradesine bir darbedir.

    ...eğer kaybederseniz....

    bu darbeci subaylar kazanmış olsalardı televizyonlarda tayyip erdoğan'ın yıllardır çarptıkları çırptıkları yaptıkları tüm kötülükleri yozgat'ın bayburt'un daha önce akp ile ilgili hiçbir kötü şey duymamış olan insanlarına crash course olarak vermeye başlayacaklardı. az zamanda hürriyet kahramanı olmuş olacaklardı. aynı kendi adını zor yazan resneli niyazi bey'in, bab-ı âli'yi basıp bir orgeneralin vurularak ölümüne sebep olan enver bey'in birden darbeci kontenjanından hürriyet kahramanlığına sıçramaları gibi. bu ikisi de o gün kaybetseler kurşuna dizilecekleri bugün isimlerini kimsenin hatırlamayacağı iki asker olarak kalacaklarken, kazanarak tarihin önemli bir simgesi oldular. yani baskın basanındır. bunun üstüne bir de kazanırsanız devlet de basanındır. 1908'den 2016'ya o konuda hiçbir şey değişmemiş.

    televizyonlarda akp'nin yaptıkları, bilal'in gemicikleri, olmayan diplomalar, devletin her yerine işlemiş akpli eş dost akraba kadrolar, fezaya fırlamış kadına ve çocuklara karşı suçlar, yolsuzluk da yapsa yandaş akplilerin dokunulmazlığı, yokolan basın özgürlüğü, siyasal yargı, kuran kursundan bozma tübitak gibi sirk gösterileri yerine yalınayak polis merkezinde dayak yemiş generaller görüyoruz. tek bir nedenle bunu görüyorsunuz. yenilenler bu adamlardı akp değil. cemaatle akp arasındaki çekişme böyle neticelendiği için durum böyle.

    yani söylemeye çalıştığım şey, darbeler gibi fillerin ciddi manada güç için tepiştiği bir ortamda argümanların çok az bir değeri var. darbeciler kazansalardı çoğunuz şu an üzüldüğünüz hiçbir şeye üzülemezdiniz. polis özel harekat şehitleri akp rejiminin gözükara pilotlarca durdurulmuş askerleri olurdu. emniyet müdürlüğüne kobra chaingun'ıyla sıkan kara havacı yarbay sizi akpden kurtaran hürriyet kahramanı olurdu, akın öztürk ikinci atatürk gibi saygı görürdü. tabii bunlar perdenin önünde olacak olan şeylerdi, gazetelerde televizyonlarda gözünüze böyle tutarlardı. arka planda ciddi bir fethullahçı kadrolaşma olur ülkeyi tam anlamıyla ele geçirirlerdi. siyasal islam "liberal ve siyasal islam" haline dönüşür tayyip erdoğan'ın iade i itibarı 20-30 senede ancak gerçekleşirdi. ölümü gösterip sıtmaya razı olacağınız için ülkeyi daha iyi yönetiliyor gibi bile hissedebilirdiniz.

    olmadı. o yüzden hikayenin diğer tarafını izliyoruz. bu tarafta da hikayeler pek az değil.

    fethullahçı kadrolar bu devlete tansu çiller ile girdi, demirel ile ayyuka çıktı, mesut yılmaz ile devam etti ve zirveyi tayyip erdoğan ile yaptı. imam hatiplerden mezun olanlar bu ülkede savcı olacak (bkz: zekeriya öz) hakim olacak, general olacak diyen uğur mumcuyu niye zahmet edip ta 1993'te bombaladılar sanıyordunuz. bugün yaşadığınız şeyi söylüyordu ama artık çok geç. sizler bunu size artık söyleyecek kimse olmadığı için, vaktinde söyleyenlere 27 şubatçı falan dediğiniz için fethullahçı kadrolar ordunun operasyonel olmasa da lojistik arterlerinde çok feci kümelendiğini farkedemediniz. yakalanan generallerin çoğu personel ve eğitim dairelerinden. kimin nereye tayin olacağından hangi subayın nerede görev alacağına kadar çok geniş bir spektrumda karar yetisi fethullahçılara geçmiş. bu yüzden akıncı hava üssünde komple bir shift'i teknisyenlerinden pilotlarına varıncaya dek kendi adamlarından oluşturabilmişler. personel öyle çok önemli bir sınıf değilmiş gibi görünse de darbe gibi bir amacınız varsa size aniden +5 bonus verebiliyor. fethullahçılar bunun ta 1990 lardan beri farkındaydılar. her önemli kilit rolün yanında bir adam böylece bulundurabiliyorlar, çoğu komutanın emir subayını bunlar atıyor. emir subaylığı da prestijli bir rol olduğu için terfilerine de yol açıyorlar. ama zaten fethullahçıların gelmeye çalıştıkları yerler hep bunlardı.

    darbenin klasik analizini de yaparsak hiçbir darbe prime time'da başlamaz. bunu bilmek için asker olmaya bile gerek yok. ancak işin aslı da o kadar basit değil. darbeci subaylar genel kurmay bşk ve kuvvet komutanlarına durumu izaha çalışmışlar, yanlarına çekmeye çalışmışlar başarılı olamayınca onları yerlerinde uygun bir vakit addedilen sabah 4-5 e kadar tutup türk ordusunu başsız bir halde iken almayı istemişler. bilmedikleri şey 4 yıldızlı generallerin tuvalete 2 dk geç gitse bir olay olduğu. gnk bşk'nını bir yerde sabaha kadar rehin tutacaksınız kimse de noluyor diye işkillenmeyecek o iş yaş. haber uçunca mecburen o saatte operasyona start vermek zorunda kalıyorlar. işler de kontrolden haliyle çıkıyor.

    opsec zaten yok ancak planlama aşamasında da büyük eksiklikler var. ilk yapılması gereken şeyler yapılamıyor. yapılamadıkça hatalar katlanarak artıyor. işgal etmeye giden birlikler polis tarafından yakalanıyor falan. operasyonel düzeyde kimsenin hiçbir şeyden haberi olmadığı için halkla karşı karşıya gelen düşük rütbeliler panik oluyorlar. tanklı toplu askerler tomalı polislerce yakalanıyor. hrk daire bşk yardımcısı, eğt ve bütçe plan şubesi veya personel daire bşk lıklarıyla da darbe bu kadar oluyor.

    ve halk. darbeyi bitirmese de durduran şey bu gibi duruyor. nitekim halkı gezi'de eve sokmak için çırpınan adamlar burda dışarı çıkıp kendileri için ölsün diye sms atmayı bırak camilerden sela bile veriyorlar. sokaklar günü gelince demek herkese lazım.

    ancak darbe girişiminin belini asıl kıran şey tsk'nın kendi içindeki direniş. kara havacılık okulunda mesela personele olan hakimiyetleri sayesinde nöbet çizelgelerini 15 temmuza özel ayarlamışlar. kara havacılık komutanının emir subayını da bunlar atadığı için üsleri kullanabiliyorlar. ama mesela hemen yan tarafındaki jandarma havacılığın üssü olan güvercinlik darbeye çok büyük mobilite sağlayacak bir konumdayken orada barınamıyorlar. bombaladıkları ateş ettikleri falan yerlere bakınca korkunç gözüküyor ama çok sınırlı kaynaklarla yapabildikleri bu kadar. çok daha yıkıcı kabiliyetler darbe tarafına geçmiyor. ankara çevresindeki garnizonlarda tam hakimiyetleri olsa o şehri bayağı savaş alanına çevirmeleri işten değil.

    nihayetinde güç için insan ne kadar ileri gidebilir neleri göze alabilir insanın kendi ülkesi hakkında geç yaşta hala çok öğrenebileceği şeyler varmış. iki günde ne çok şey öğrendim.

    öğrendiklerimden en acı olanlar şunlardı.

    * o güne kadar ordu ve milletin bölünemez olduğuna kanaat getirmişken, türk ordusu türk ulus devletinin merkeziyken birden insanların dinle alakalı motivasyonlarının gerektiğinde ulus devletten kelle alacak kadar ileri gidebileceğini gördüm. bundan sonra bana davul zurnayla asker uğurlayan analar dendikçe aklıma linç edilen erler gelecek. ulus devlet boğaz köprüsünde çatırdadı. o çatlak da kırılır.

    * fethullahçı beyin takımının amaçlarına ulaşmak için ne kadar sertleşebileceğini gördüm. halka tereddütsüz silah çekip kullanmak mide isteyen bir şey. bunu saatlerce sürdürmeyi aklım havsalam almıyor.

    * fethullahçı subay ve generallerin mesleğin içinde 10 - 20 - 30 yıl piştikten her şeyi gördükten sonra hala organizasyonun içinde moral olarak erimemeleri. silah arkadaşlarına yıllar sonra din ve cemaat tandanslı bir motivasyonla silah çekebilmeleri. ağaç yaşken eğilir sözüyle mi açıklayacağız şimdi bunu? söz bulamıyorum artık buna. yani gençliğinde iki yıl ışık evlerinde yurtlarında kaldı maklube yedi diye bir insan nasıl 30 yıl sonra halkına ateş emri verecek kadar fanatik kalabilir. ne öğretiyorsunuz bu adamlara bu kadar? hal böyleyken yahudilerin weimar almanyasında toplumda erimemeleri de acaba nazilere böyle mi görünüyordu diye düşünmeden edemiyorum.

    * gelişmiş bir toplumda evlerinizden çıkmayın sizi can güvenliğiniz bizim herşeyimiz, bir canınız yitse bize dünya zindan olur diyecek liderler varken, koltuk (ve koruduğu her şey her sır) tehlikeye girince halkı tankların karşısına döken liderimizin olması.

    şimdi de geliyorum son kısma.

    ak parti hükümeti muhalifleri devletin her kademesinden temizlemek için ihtiyacı olan mühimmati gani gani ele geçirmiş bulunuyor. etrafımda gördüğüm kadarıyla yalnız fethullahçılar değil kemalistler ve akp iktidarına en ufak bir potansiyel tehdidi olan herkes yaka paça içeri alınıyor. tsk şu an aynı 20 temmuz 1944 ertesinde olduğu gibi kendini zararsız gösterme telaşına düşmüş durumda. bir kariyer beklentisi olan herkes korku içinde. akp kendine en ufak muhalefet ihtimali olan herkesi şu ara götürüyor.

    polis olaylardan ne derece etkilendiyse bazı bölgelerde korkunç hatalar yapıyor. jandarma karakollarına girip malzemeliği kilitleyen emniyet müdürleri, ne yapıyorsunuz diyen bölük komutanlarına tamam sus çeken komiserler var. bunlar hep erlerin önünde.

    anayasada ve ceza usul hukukunda suçun isnadı suçlunun konumu ile ilgili maddeleri geçiyorum muz cumhuriyetimizde hukuk falan zaten hak getire de, üç gün öncesine kadar general olan kimselerin sıra dayağından geçirilip yalınayak bağrış çığrış kameraya alınmaları nedir hocam? düne kadar seri katillerle selfieler çeken emniyet teşkilatı suçu sabit olmayan binbaşının 10 aylık kızına dil uzatıp paşaları dövüp kan revan içinde çoraplarla falan dünyaya izletmeye nasıl karar vermiş?

    bilmiyorsanız ben söyleyeyim, bunları izliyorlar. sadece rezil etmek istediğiniz insanların eş dost ve akrabaları değil, düne kadar onlara komutanım demiş olan binlerce subay astsubay da izliyor. türkiyeye dair ilgili az buçuk iyiniyet kırıntısı kalmış olan yabancı subaylar da izliyor. ve bu insanların suçları henüz sabit değil. henüz suç isnat edilmedi. mahkemeleri görülmedi. sayılarına kıyasla aralarında vatana hizmet diye yola çıktığına ikna olmuş fethullahçı olmayan subaylar da olduğunu düşünüyorum. dün binlerce insana komuta etmiş kişileri dövüp kameraya çekerek herkesin midesini bulandırıyorsunuz. tek yapmayı becerdiğiniz şey itibarsızlaştırmak. şüpheli ve failleri değil, o insanların işgal ettiği pozisyonları da itibarsızlaştırıyorsunuz. şeref mesleği diyebileceğimiz bir kariyerde insanların varmak için çabaladıkları yeri kirletiyorsunuz. talat aydemir'i de gözaltına aldılar. o da darbe deneyip başarısız olmuştu. mektuplarında kendisine hep iyi davranıldığından bahsetmiştir. siz hayırdır, tsk ile yıllardır var olan bir mevzunuz var da yaşlı başlı adamları yalınayak dövüp kameraya alıp mı rahatlıyorsunuz?

    rütbelilerin bu günlerde söyledikleri bu izlettiklerinizden sonra aşağı yukarı şöyle :

    "ağzımızı bıçak açmıyor"

    "benim de kızım 11 aylık, demek o sırada nöbetçi ben olsam içeri atılsam ben de mi bunu duyacağım"

    "paşalar böyle muameleye tabi tutulabiliyorsa e o zaman bize ne yapar polis"

    "intikamı tskdan alıyorlar"

    "biz gözaltında anasını babasını kesenlere fiske vuramıyoruz. emniyet müdürü gözaltında olsa başına üzülmesin muhabbet etsin diye asker koyarız hale bak"

    mesela volksgerichtshof'ta hitler'e suikast düzenleyenleri mahkemede azarlayarak ipe gönderen yargıç roland freisler'in yapmak istediği de buydu. faillerin en yaşlısı olan, şimdi akın öztürk ile bir yerde denk duran erwin von witzleben'e mahkemede kemersiz çok bol bir pantolon verip dilenci muamelesi çekmişlerdi. o zaman da aynısı oldu. izleyen herkesin ordunun alenen aşağılandığı fikriyle doldular. ters tepti. en fanatik naziler bile hitler'e suikast yapan adamın rezil edilmesinden hoşlanmamışken siz neyin peşindesiniz?

    olanı ben söyleyeyim. içeride o kadar büyük bir nefret yaratıyorsunuz ki aslında yapmanız söylenen şeyi yaparken dün korgeneral tümgeneral olan yanında destursuz ayakta duramayacağınız insanlara eziyet ederken zevk de aldığınızın farkındayız. bu adamlar değil vatana ihanet isterlerse soy kırmış olsun, hukuk temelli olmadığı müddetçe sadece yaşlı adamlara fiziksel şiddetli rövanşınızı görüyoruz. nürnberg sorgulamaları sırasında nazilerin en tepesindeki aralarında mareşal büyük amiral falan olan 10-15 adamın dövüldüğünü hiç duydunuz mu?

    hukuk herkese lazımdır. umarım yakında bu görüntülerden ötürü size de lazım olmaz.
1200 entry daha
hesabın var mı? giriş yap