ütopya ve distopya arasındaki incecik çizgi

• (bkz: ursula k. leguin)'in şaheseri dediğim (bkz: mülksüzler)'de derinden hissedilen olgudur.
  
  bu cümleden sonra spolilerlar ile devam edeceğim, isteyen bıraksın.
  
  kitapta var olan iki ayrı gezegenler diğerine göre distopya iken, üzerinde yaşayan insanlar için ütopyadır. daha net olmak gerekirse, urras'ta sakıncalı bulunan anarşistler anarres'e gönderilir ve orada yeni bir hayat başlar.
  bu durumda anarres halkı için urras vahşi kapitalizmi ile distopyanın en büyük örneğidir, kendi gezegenleri üzerinde insancıl ve barışçıl yaşamlarına devam ederler. öte yandan urras'ta yaşayan zengin halk ise anarşistleri vahşi ve medenileşme sürecinden uzak bulup kendi yaşamlarını savunurlar.
  
  bu durumda ütopyanın / distopyanın net bir tanımı var mıdır sorusunu cevaplamak gerekir diye düşünüyorum.